Kök Köken Toprak 2024
Kök Köken Toprak 2024
Anadolu’nun Miras Üzümleri Konferansı III
2019 yılından beri gerçekleşen Anadolu’nun Miras Üzümleri Konulu Konferansımızın üçüncüsü; bağcılık, şarap, yerli üzümlerimiz, tarihsel akış ve disiplinler arası çalışmaların bir araya getirilmesi amacını 2024 yılında da sürdürecek.
Sabiha Apaydın Gönenli
Kök Köken Toprak Kurucusu - Şarap Uzmanı ve Eğitmeni
Türk gastronomi endüstrisinde öne çıkan isimlerden biri olarak önde gelen markaların yaratılmasında ve gelişiminde önemli çalışmalar yapmıştır. Uzun yıllardır süre gelen deneyimi ve bilgisini yeme içme sektöründe yönetim ve operasyon danışmanı olarak sürdürmektedir. Dünyada ve Türkiye’de natürel şarap hareketinin destekleyicisi olan Sabiha, aynı zamanda yerel üzümlerin ve eski bağların önemini ve değerini tanıtmaya yönelik çalışmalar yapmaktadır. Bu doğrultuda hem yurt içinde hem de yurt dışında Anadolu üzümlerini ve şaraplarını tanıtmak için birçok projede yer almaktadır.
2019 yılında “Kök Köken Toprak”’ konferansını hazırladı ve özellikle Anadolu üzüm çeşitleri, bağcılık ve şarap sektörü açısından önemli bir yol açarak bu konulara dikkat çekti. Aynı zamanda sertifikalı bir WSET eğitmeni olarak akademik ve operasyonel servis eğitim vermek amacıyla “İleri Seviye Servis Eğitimi” derslerinin müfredatının hazırlanmasında destek verdi ve İstanbul Mutfak Sanatları Akademisi’nde misafir eğitmen olarak bu bölümde yer almaktadır.
Ayrıca, Heritage Vines of Türkiye girişimini hazırlayanlar arasındadır. Slow Wine ve Old Vine Conferance üyesi olarak, bağcılık mirasının korunmasını ve tanıtılması ile ilgili çalışmalarını uluslararası platformlarda da sürdürmektedir.
Katkıları, Anadolu bağcılığının kültürel ve tarihi zenginliğine hak ettiği değeri verme amacını taşımaktadır.
Jancis Robinson
MW, Financial Times Şarap Köşesi Yazarı ,Gazeteci ve Şarap Kitapları Yazarı
Uzun versiyonu için lütfen tıklayın:
https://www.jancisrobinson.com/jancis-robinson-the-long-version
Jancis Robinson, 2018 yılında ABD, Fransa ve uluslararası anketlerde dünyanın en etkili şarap eleştirmeni olarak seçilmiştir, ancak kendisini bir şarap eleştirmeni yerine şarap yazarı olarak tanımlamaktadır. JancisRobinson.com’u 2000 yılında kurmuş, ödüllü, yalnızca abonelikle erişilebilen bu şarap web sitesini 2021 yılında ABD dijital yayıncısı Recurrent Ventures’a satmıştır. Halen site baş editörü ve başlıca katkıda bulunan kişidir. 1990 yılından beri Financial Times’ın şarap muhabiri olan Robinson, her Cumartesi bu küresel yayın ve ft.com için yazılar yazmaktadır.
The Oxford Companion to Wine’ın kurucu editörü, Hugh Johnson ile birlikte The World Atlas of Wine’ın yazarı (neredeyse beş milyon kopya satıldı) ve Wine Grapes’in yazarıdır, bu kitaplar dünya çapında standart birer referans olarak kabul edilmektedir. The 24-Hour Wine Expert (2017) şarabın pratik temellerine yönelik ince bir ciltli rehberdir.
1984 yılında şarap ticareti dışından Master of Wine sınavlarını geçen ilk kişi olan Robinson, 2003 yılında Kraliçe tarafından OBE ile ödüllendirilmiştir ve 2004 ile 2022 yılları arasında Kraliçenin şarap mahzenine danışmanlık yapmıştır. Hâlâ Kraliyet Hane Halkı Şarap Komitesi üyesidir.
Nisan 2016’nın bir haftasında, Fransa’dan Officier du Mérite Agricole, Almanya’dan VDP’nin en yüksek onuru ve ABD’de dördüncü James Beard Ödülü ile ödüllendirilmiştir. Şimdiye kadar altı James Beard Ödülü kazanmış olup, bunlardan biri James Beard Yemek Kitabı Şöhretler Holü’ne yükseltilen tek şarap yazarıdır. 2018 yılında kendi el yapımı, bulaşık makinesinde yıkanabilen, ideal şarap bardağını piyasaya sürmüş ve 2021’de şarap, içki ve konukseverlik dünyalarında eğitim yoluyla çeşitliliği ve kapsayıcılığı artırmayı amaçlayan Gérard Basset Vakfı’nın mütevelli heyetine katılmıştır.
2006 yılından bu yana ilişkili sürdürülebilirlik meseleleri için kampanya yürüten Robinson, şarabın tüm muhteşem çeşitliliğini seviyor ve yaşamakta, genellikle kütlenin ziyadesiyle dengeli ve zarif ürünleri tercih etmektedir.
Dr. Yiannis Paraskevopoulos
Kurucu Ortak, GAIA Wines
Dr. Yiannis Paraskevopoulos, 1959 yılında Atina, Yunanistan’da doğmuştur. Yunanistan’ın Selanik Üniversitesi’nde Ziraat eğitimi almıştır. Lisansüstü eğitimini ve doktorasını (PhD) Bağcılık ve Şarapçılık üzerine 1988 yılında Fransa’nın Bordeaux Üniversitesi’nde tamamlamıştır.
Dr. Paraskevopoulos, 1994 yılından bu yana Batı Attika Üniversitesi’nin Şarap, Bağ ve İçecek Bilimleri Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak görev yapmakta ve Önoloji Profesörü olarak görev almakta, 2016’dan 2020’ye kadar bölüm başkanlığı yapmıştır. Öğretim görevlerinin yanı sıra, her zaman şarap üretimiyle ilgili birçok araştırma programına katılmıştır.
2011 yılında Majda Anderson ile birlikte “SANTORINI BREWING COMPANY S.A.” adında, şu anda Santorini’de bir kraft bira fabrikasına sahip olan şirketi kurmuştur.
1994 yılında Leon Karatsalos ile birlikte “GAIA wines S.A.” adında, şu anda Santorini ve Nemea’da iki şarap fabrikası ve 20 hektarlık bağa sahip olan şirketi kurmuştur.
1989 ile 1994 yılları arasında “Y. Boutari & Son wine company” şirketinde Santorini ve Nemea’daki şarap fabrikalarında şarap yapım ustası olarak çalışmıştır.
Gürsel Tonbul
Değirmen Çiftlik ve Yerlim Organik Markalarının Kurucusu
1954 Antalya doğumluyum. Antalyalı biri bahçıvan, diğeri Yörük iki ailenin 3. kuşak torunuyum. İlk, orta ve lise eğitimimi Antalya’da aldım. Yüksek öğrenimimi Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde İngilizce öğretmeni olarak tamamladım. 1975 evlendim ve Kuşadası’na yerleşim.1980’e kadar Kuşadası Kaya Aldoğan lisesinde İngilizce Öğretmenliği yaptım. Turizm ve otelcilikten hayatımı kazandım. Kendi ailemle yaşamak ve üretmek için başlayan toprakla dostluğum ve çiftçilik hayatım, beni bu günlere getirdi.1995 de Çiftlik işletmesini kurdum ve Değirmen restoran işletmelerinin kurulumunu gerçekleştirdim, Yerlim markasını yarattım. 48 yıldır Kuşadası, 26 yıldır Davutlar da, milli parka bakan bir çiftlikte yaşıyorum. 2000 yılından itibaren kesintisiz sertifikalı Organik tarım yapıyor, yerel çok çeşitliliğe dayalı, kendisini besleyen sürdürülebilir zehirsiz bir tarım modelini yaşatmaya çalışıyorum. Sebzecilik, meyvecilik, zeytin ve bağcılık ağırlıklı olmak üzere çok çeşitli üretimin yapıldığı çiftlik işletmesi ile Yerlim markalı mamul ürünlerin üretimi ve günübirlik kırsal turizm örneği olan Değirmen restoran işletmeciliğini birlikte yürütüyorum. Zeytinyağı üreticiliği, seracılık, büyük ve küçükbaş hayvancılık, müzecilik işletmenin diğer birimlerini oluşturuyor. Yaptığım işi seviyor, toprak, hayvan, bitki ve insan dostluğuna saygı duyuyorum.
Sibel Kutman Oral
Doluca A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi
Cevza Başman
Kavaklıdere A.Ş Pazarlama Direktörü/Yönetim Kurulu Üyesi
Ozan Diren
Dimes A.Ş CEO / ITU, Endüstri Mühendisi
Enis Güner
Sevilen Şarapları A.Ş Yönetim Kurulu Üyesi
Gözdem Gürbüzatik
Fern Kolektif A.Ş Kurucu
ODTÜ İşletme bölümü lisans diplomasından sonra İngiltere’de Pazarlama uzmanlığında MBA yaptı. Uluslararası markalarda pazarlama alanında yönetici olarak çalıştı. Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesinde Örgüt Teorisi ve Strateji konusunda doktora programına devam ettikten sonra 2004-2020 yılları arasında Mey Diageo’da pek çok görev üstlendi. Pazarlama, Kayra şarapları, rakı kategorisi ve inovasyon bölümlerinde yöneticilik yaptı. Pek çok alkollü içki markasının lansman projesini yönetti. IWSA’nın (International Wines and Spirits Academy) kuruluş projesini gerçekleştirdi. Mey Diageo’daki yöneticiliği döneminde, yurt dışında Türk Şaraplarının tanıtımını hedefleyen “Wines of Turkey” projesinden sorumlu olarak Şarap Üreticileri Derneği’nde Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yerine getirdi. Yerel Anadolu üzümlerine yönelik ilk tanıtım çalışmalarında aktif rol aldı.
2021’den bu yana kurduğu Fernkolektif markasıyla alkollü içecekler ve inovasyon stratejileri alanında bağımsız danışmanlık yapıyor. Şarap ve alkollü içkilerin Türkiye’deki gelişimi, gıda ve içecek etiği ile teorinin mevcut tüketim odaklı dünya dinamikleriyle nasıl ilişkili olduğu ve gelecekteki gıda politikaları hakkında disiplinler arası araştırmalar yapıyor.
California Vinquiry Labs Sensory Training, Plumpton College Viticulture, Wine and Spirit Education Trust Level 3 ve WSET Trainer sertifikaları sahibidir. Halen İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde ikinci üniversite programına devam etmektedir. Slow Wine Türkiye delegesi, Oldvines Türkiye tanıtım grubu üyesidir.
Panel:
Geçmişten Geleceğe Bağcılık: Üçüncü Neslin Şarap Üretimdeki Yeri ve Katkısı
Göknur Gündoğan
PhD, Şarap Uzmanı, Yazar, Eğitmen
Özge Kaymaz Özkan
Mey Diageo Kayra Şarapları Baş Şarap Yapımcısı
Sanem Karadeniz
Kavaklıdere Şarap Üretim Müdürü
Semril Zorlu
Önolog, Danışman
Fulya Akıncı Hernandez
Önolog, Danışman, Heraki Şarapları Kurucu Ortak
Umay Çeviker
Mimar - Old Vine Türkiye Temsilcisi, Slow Wine Coalition Üyesi
Kendisini “şarap kültürüne olan ilgisi asıl mesleğinin önüne geçmiş bir mimar” olarak tanımlıyor. 2015 yılında, gelişmekte olan şarap bölgelerine destek veren, “The Vintners’ Company” himayesindeki Geoffrey Roberts Ödülü’ne layık görüldü. Amacı kaybolmaya yüz tutmuş bağları, üzüm türlerini ve bölgeleri açığa çıkarmak olan bu projeyi halen; Patkara, Gök ve Sungurlu çeşitleri başta olmak üzere sürdürüyor. International Wine Challenge’da jüri üyesi olarak görev yapıyor, 17 yıldır farklı temalar eşliğinde tadımlar gerçekleştiriyor.
Doç. Dr. Hande Tahmaz Karaman
Viniculturist - Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi
Doç. Dr. Hande Tahmaz Karaman 2007 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü’nde başladığı akademik kariyerini şaraplık üzüm yetiştiriciliği ve vinifikasyon teknikleri uzmanlık alanıyla aynı bölümde sürdürmektedir. Araştırmaları, üzüm ve şarap kalitesinin düzenlenmesine odaklanırken, aynı zamanda insan sağlığı üzerinde pozitif etkileri olan fenolik bileşiklerin incelenmesi ve miktarlarının modifiye edilmesini içerir ve bu alanda çok sayıda ulusal ve uluslararası yayına imza atmıştır. Akademik kariyerinin yanı sıra, Syrah, Zinfandel ve Riesling çeşitlerini yetiştiren bir bağcıdır ve özel sektörle de iş birlikleri içerisindedir. Instagram’ daki “Dr.Şarap” hesabının sahibi olup, kendi çizimleriyle hazırladığı bilgilerle akademiyi şarap severlerle buluşturmayı amaçlamaktadır.
Levon Bağış
Şarap Uzmanı, Foxy Kurucu Ortak
Levon Bağış, 1980 yılında İstanbul’da doğdu. Kamu Yönetimi eğitimi alırken şaraba merak duymaya başladı. Bu merak, zamanla profesyonel hayatı haline geldi. WSET, London Wine Academy, Ekole du Vin gibi eğitim kurumlarında sertifika programlarına katılarak aldığı sertifikalar ile bilgilerini pekiştirdi. Kavaklıdere Şarapları bünyesinde hayata geçen Türkiye’nin ilk zincir şarap butikleri Kav Butikler’in kuruluşunu gerçekleştirdi. 2003-2009 yılları arasında bağ bozumu döneminde bağda ve kavda çalışma şansına sahip oldu. 4 yıl boyunca Kavaklıdere Şarapları Pazarlama Koordinatörlüğünü yürüttü. 15 yıldır en sevdiği şeyi, yani şarapçılığı profesyonel bir meslek olarak yürütüyor. Yine Türkiye’nin en geniş kapsamlı şarap profesyoneli eğitim programlarından olan ve 2006 yılından beri Kavaklıdere Şarapları bünyesinde verilen Kavekol’u hazırlayan Levon Bağış’ın “Şarabın ABC’si” isimli bir şarap eğitim kitabı bulunuyor. Karaf Dergisi ve FEED dergisinde yazıları yer aldı. Kuruyemiş Ansiklopedisinin madde yazarıdır. Türk Mutfağının kimliklendirilmesi için önemli çalışmalardan “Yeni Yerel Sohbetlerin” kurucu ekibinde yer aldı. Salt bünyesinde yer alan “Gastronomika” projesinin danışmanlığını üstlendi. 2009-2010 ders yılında Okan Üniversitesi Gastronomi bölümünde misafir öğretim görevlisi olarak “İçki ve İçki Kültürü” dersini verdi. 2015 yılından itibaren Mutfak Sanatları Akademisinin şarap eğitimlerini vermeye devam etmektedir. Halen OBUR markası ile danışmanlık vermeye ve haftalık AGOS Gazetesi’nde ve GastreaMag, Ruhun Doysun internet yayınlarında köşe yazarlığına devam ediyor. 2016 yılından beri Londra bazlı Dünya’nın en prestijli şarap yarışması “INTERNATIONAL WINE CHALLENGE” ın jüri üyeliğini sürdürüyor.
Türkiye’nin sadece yerel üzümlerin servis edildiği tek natürel şarap ağırlıklı şarap barı ve bistrosu ‘FOXY Local&Real’in kurucu ortağıdır. Türkiye coğrafyasının en kıymetli mirası üzüm çeşitliliğini koruma ve tanıtma amacı ile yürütülen Yaban projesinin yürütücülerindendir.
Panel: Yaşlı Asmaların Koruyucuları Mirasın Sürdürülmesi
Hayri Arpa
Kurucu, Kuzeybağ
Mir Mehmet Fırat Doğan
Dünya Haltanlı Ezidi Lideri
Mir Mehmet Fırat Doğan, İstanbul Büyükada’da doğmuş bir lider ve bilim insanıdır. Sanatçı bir annenin ve profesör bir babanın oğlu olarak, kültürel çeşitlilik ve akademik merakla büyümüştür. Ezidi ve Haltanlı halklarının liderliğini üstlenmiş, dünya çapında toplum gelişimi, bilim, ve iş alanlarında faaliyet göstermektedir.
Uzun yıllar yurt dışında akademik ve iş hayatını sürdürdükten sonra, Ezidi ve Haltanlı halklarının yaşadığı sorunları çözmek ve birliklerini sağlamak için Türkiye’ye dönmüştür. Haltanlı’nın unutturulan tarihini gün yüzüne çıkarma çabası ile bin yıllardır Ezidi ve Kürt toplumuna Mirlik yapmış Haltanlı soyunun bir üyesi olarak Mir’liğini sürdürmektedir. Bu süreçte, Ezidi ve Haltanlı topluluklarının temsilini ve haklarını savunmuş, ekonomik, kültürel ve eğitimsel gelişimlerine katkıda bulunmuştur.
Aynı zamanda doktoralı bir bilim insanı olan Mir Mehmet Fırat Doğan, dünya çapında tanınmış bir konuşmacı ve akademisyen olarak bilim camiasına ciddi katkılar sağlamaktadır. Makina mühendisliği alanında doktora derecesine sahip olmasının yanı sıra siyaset bilimi üzerine yüksek lisans yapmıştır.
Mir Mehmet Fırat Doğan, aynı zamanda iş dünyasında da etkili bir figürdür. Sahibi ve kurucusu olduğu grup şirketleri aracılığıyla, dünyanın çeşitli ülkelerinde büyük çaplı projeler yürütmekte ve istihdam sağlamaktadır.
Ayrıca, Mir Mehmet Fırat Doğan Xalti Ailesi’nin bir üyesidir ve ailenin bağcılık tarihine olan katkılarını canlandırmak için Xalta Antik Şehri ve Xalta Wines Şarap üretim tesisinin yapımına liderlik etmektedir.
Panel: Yaşlı Asmaların Koruyucuları Mirasın Sürdürülmesi
Hakan Hece
Mey-Diageo, Kayra Şarapları Kıdemli Bağ Uzmanı
Hakan Hece, Tekirdağ’ın Şarköy’ün ilçesine bağlı Yayaköy’de, üç kuşaktır bağcılık ile uğraşan bir ailenin oğlu olarak 1975 yılında doğmuştur. Çocukluk yaşlarda aile bağlarında çalışmaya başlayarak iş gücünde destek olmuş ve nesilden nesile devam eden bağcılık alanında bayrağı devralmıştır. Trakya Üniversitesi Ziraat Teknikerliği mezunu olan Hakan Hece, 2003 yılında şarap sektöründeki çalışma hayatına Doluca’da başlamıştır. Mey Diageo bünyesinde Kıdemli Bağ ve Tarımsal Satın Alma Uzmanı olarak çalışan Hakan Hece, Kayra Şarköy bağlarından ve Trakya Bölgesi şaraplık üzüm satın alma süreçlerinden sorumludur.
Plumton College Viticulture ve Wine and Spirit Education Trust Level 2 eğitimlerini almıştır.
Panel: Yaşlı Asmaların Koruyucuları Mirasın Sürdürülmesi
Prof. Dr. Hüseyin Karataş
Dicle Üniversitesi, Ziraat Fakültesi
–
Ayça Çiğdem Budak
IWSA – Uluslararası Şarap ve Distile Alkoller Akademisi Müdürü, WSET Şarap Eğitmeni
Nebiye Kaya
Baş Sommelier - The Peninsula Hotels İstanbul
Süleyman Şen
Baş Sommelier - Sunset Grill Bar
Seray Kumbasar
Şarap Direktörü, Urla Vino Locale Restaurant Ortağı
Niso Adato
Restoran Sahibi - Şans Restaurant İstanbul
Koray Özcan
Kalite Teknik ve İnovayon Müdürü, Mey-Diageo
Çukurova Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümündeki lisans eğitiminin ardından, yüksek lisans eğitimini Çukurova Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Mühendisliği ana bilim dalında tamamlamıştır. ‘Anason Tohumunun Uçucu Yağı ve Aroma Bileşimi Üzerine Yörenin Etkisi’ adlı yüksek lisans tezinin yazarıdır. Aynı bölümde rakı konusunda doktora öğrenimine ve araştırmalarına devam etmektedir. Dünyanın ilk ‘rakı duyusal çemberi’nin oluşturulduğu bilimsel çalışmanın ‘Sensory Lexicon and Major Volatiles of Rakı Using Descriptive Analysis and GC-FID/MS’ yazarlarından biridir. ’Institute of Brewing and Distilling’ organizasyonundan ‘Diploma in Distilling’ sertifikasına sahiptir.
Üniversite öğrencisiyken stajyer olarak ilk adımını Mey Alkollü İçkiler San. Tic. A.Ş.’e atan Koray Özcan, yaklaşık 14 yıldır bu şirkette çalışmaktadır. Distile alkollü içkiler üretim, kalite, verimlilik, ar-ge süreçlerinde çeşitli görevlerde bulunmuş olup, halen Kıdemli Teknik ve İnovasyon Müdürü olarak çalışmaktadır. Rakıyı gelecek nesillere aktarmak üzere çeşitli araştırma, geliştirme ve inovasyon çalışmaları yürütmektedir.
Murat Üner
Baş Şarap Yapımcısı, Kayra Şarapları Üretim Müdürü
Ankara Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümündeki lisans eğitiminin ardından, yüksek lisans eğitimini Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde Alkol ve Alkollü İçkiler Teknolojisi üzerine tamamlamıştır. Şarap Filtrasyon Teknikleri Üzerine Seminer ve Elazığ Yöresi Öküzgözü ve Boğazkere Üzümlerinden Kaliteli Şarap Üretimi Üzerinde Araştırma Tez çalışmaları yayımlanmıştır.
Yüksek Lisans eğitminin ikinci yılı olan 1996 yılında Kavaklıdere Şarapları’nda çalışmaya başlamıştır.
Üretimin farklı kademelerinde çalıştıktan sonra son 3 yılını Üretim Müdürü olara Sürdürmüştür. 9 Yıllık tecrübenin sonunda 2005 yılında Mey İçki’de Kayra Şaraplarının kurulma sürecinde teknik yatırımlar ve ekip kurulması ile yeni ürün geliştirme projelerinde yer almıştır. Halen Mey-Diageo Kayra Şarapları’nda Şarap Üretim Direktörü olarak çalışmaktadır.
California Vinquiry Labs Sensory Training, Plumton College Viticulture, Wine and Spirit Education Trust Level 3 ve Trainer sertifikasına ve Sabancı Üniversitesi EDU Ürün ve Marka Yönetimi eğitimleri sahiptir. MEB ve WSET yetkili eğitmenidir.
Saat
Program
Açıklama
Konuşmacılar
09.30
Kayıt
10.00
Toplanma
Kahvaltı & Kahve
10.50
Açılış
Kök Köken Toprak
Sabiha Apaydın
Kurucu, Kök Köken Toprak
11.00
Panel
Türkiye’de “Winemaker” Olmak
Moderatör: Göknur Gündoğan
Semril Zorlu
Özge Kaymaz
Fulya Akıncı Hernandez
Sanem Karadeniz
11.50
Akademia
Prof. Dr. Hüseyin Karataş
Dicle Üniversitesi Ziraat Fakültesi
12.20
Soru-Cevap
Geçmişten Geleceğe Bağcılık: Üçüncü Neslin Şarap Üretimdeki Yeri ve Katkısı
Sorular: Gözdem Gürbüzatik
Cevza Başman – Kavaklıdere
Enis Güner – Sevilen
12.40
Panel
Sommelier‘lik Mesleğinin İncelikleri, Restoran ve Müşteriler Üzerindeki Etkisi
Moderatör: Ayça Budak – IWSA-Uluslararası Şarap ve Distile Alkoller Akademisi Müdürü, WSET Şarap Eğitmeni
Niso Adato – Şans Restoran
Seray Kumbasar – Vino Lokale
Süleyman Şen – Sunset Restoran
Nebiye Kaya – The Peninsula İstanbul
13.25
Öğle Yemeği
14.15
Keynote Speech
-
Jancis Robinson
MW
15.05
Araştırma
Anadolu'nun Yaşlı Bağlarının Güvencesiz Varlığı
Heritage Vines of Türkiye
Gözdem Gürbüzatik
Sabiha Apaydın Gönenli
Levon Bağış
Umay Çeviker
15.25
Soru-Cevap
Geçmişten Geleceğe Bağcılık: Üçüncü Neslin Şarap Üretimdeki Yeri ve Katkısı
Sorular: Gözdem Gürbüzatik
Sibel Kutman - Doluca
Ozan Diren – Diren
15.45
Konuşma
Sürdürülebilir Organik Tarım ve Bağcılık Mümkün
Gürsel Tonbul
Değirmen Çiftlik ve Yerlim Organik Markalarının Kurucusu
16.05
Panel
Yaşlı Asmaların Koruyucuları Mirasın Sürdürülmesi
Moderatör: Levon Bağış
Hayri Arpa – Kuzeybağ
Hakan Hece – Kayra
Fırat Doğan – Xalta
16.35
Kahve molası
17.05
Soru-Cevap
Anadolu Üzümlerinin DNA Profilleri ve Batı Veri Tabanları ile Karşılaştırılmaları
Sorular: Umay Çeviker
Doç. Dr. Hande Tahmaz Karaman - Viniculturist-Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi
17.25
Konuşma
Santorini Adası – Benzersiz Bir Örnek
Dr. Yiannis Paraskevopoulos
GAIA wines
17.50
Soru-Cevap
Türkiye’nin tek Coğrafi İşaretli İçkisi Rakının Üzümler Üzerinden Bağlarla Kesişen Yolu
Sorular: Gözdem Gürbüzatik
Koray Özcan – Kalite Teknik ve İnovasyon Müdürü, Mey – Diageo
Murat Üner – Baş Şarap Yapımcısı, Kayra Şarapları Üretim Müdürü
Kapanış
Katkıda bulunanlara teşekkürler.
Kübra Şen
Hafize Gül
Kübra İşçi
Image Gallery
cc
Kök Köken Toprak 2019
Kök Köken Toprak 2019
Anadolu’nun Miras Üzümleri Konferansı
Şarabın ve üzümün ana vatanı içerisinde bulunduğumuzu tek başına söylemek yetmiyor. Bu itibara sahip çıkmak yerli üzüm çeşitlerine de sahip çıkmakla mümkün olabilir.
Sabiha Apaydın Gönenli
Kök Köken Toprak Kurucusu - Şarap Uzmanı ve Eğitmeni
Türk gastronomi endüstrisinde öne çıkan isimlerden biri olarak önde gelen markaların yaratılmasında ve gelişiminde önemli çalışmalar yapmıştır. Uzun yıllardır süre gelen deneyimi ve bilgisini yeme içme sektöründe yönetim ve operasyon danışmanı olarak sürdürmektedir. Dünyada ve Türkiye’de natürel şarap hareketinin destekleyicisi olan Sabiha, aynı zamanda yerel üzümlerin ve eski bağların önemini ve değerini tanıtmaya yönelik çalışmalar yapmaktadır. Bu doğrultuda hem yurt içinde hem de yurt dışında Anadolu üzümlerini ve şaraplarını tanıtmak için birçok projede yer almaktadır.
2019 yılında “Kök Köken Toprak”’ konferansını hazırladı ve özellikle Anadolu üzüm çeşitleri, bağcılık ve şarap sektörü açısından önemli bir yol açarak bu konulara dikkat çekti. Aynı zamanda sertifikalı bir WSET eğitmeni olarak akademik ve operasyonel servis eğitim vermek amacıyla “İleri Seviye Servis Eğitimi” derslerinin müfredatının hazırlanmasında destek verdi ve İstanbul Mutfak Sanatları Akademisi’nde misafir eğitmen olarak bu bölümde yer almaktadır.
Ayrıca, Heritage Vines of Türkiye girişimini hazırlayanlar arasındadır. Slow Wine ve Old Vine Conferance üyesi olarak, bağcılık mirasının korunmasını ve tanıtılması ile ilgili çalışmalarını uluslararası platformlarda da sürdürmektedir.
Katkıları, Anadolu bağcılığının kültürel ve tarihi zenginliğine hak ettiği değeri verme amacını taşımaktadır.
Dr . Ahmet Uhri
Arkeolog, Gıda Mühendisi, Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi
—
YAKINDOĞU’DA ÜZÜM VE ŞARABIN KISA TARİHİ
İnsanlık tarihi kadar eski, mitolojilere ve din kitaplarına girecek derecede insanoğlu için önemli bir ürün olan şarabın tarihini günümüzden neredeyse 7000 yıl geriye götürmek olasıdır. Ancak bu tarih yazılı kaynaklara dayanarak verilebilecek bir tarih olduğundan bundan çok daha eski dönemlerde şarabın biliniyor olduğunu başka bir fermantatif içki olan biranın şaraptan da eski olmasından yola çıkarak söyleyebiliriz.
Fermantasyonu, olasılıkla doğal tarih zekâsı sayesinde edindiği bilgilere dayanarak yaşama geçiren insanoğlunun ilk kültüre ettiği bitkilerden biri tahıllardır. Tahıllar içinde de arpadan bira elde edilebiliyor oluşu şaraba göre daha kapsamlı bir işlem gerektirse de eldeki arkeolojik kanıtlar arpanın çok daha eski dönemlerden beri bilindiğini, dolayısıyla insanoğlunun onunla beraber geçirdiği sürenin bu bitki ile yapabilecekleri konusunda daha fazla bilgi birikimine sahip olması ile açıklanabilir. Kısacası neolitik dönemle başlatılan tarımsal faaliyetlerin tahıllarla başlaması ve daha sonra baklagil ve diğer birçok bitkinin kültüre edilmesiyle gelişen yerleşik yaşam içinde bir yerlerde, ancak kesinlikle tahılların ekilip biçilmesinden sonraki bir zamanda üzümün de insanoğlu tarafından kültüre edildiğini söyleyebiliriz. Elbette burada kültüre edilen üzüm değil, onun üzerinde yetiştiği bitki olan asmadır. Şarap veya üzümden üretilen pekmez gibi diğer ürünlerin Yakındoğu’da ortaya çıkışı olasılıkla asma (Vitis vinifera) gibi bir bitkinin bu bölgede ortaya çıkmasıyla ilişkili olabilir. Diyarbakır Körtiktepe kazısından gelen Arkeometrik veriler yaklaşık 10000 yıl önce yabani üzümün Güneydoğu Anadolu’da varlığına işaret eder. Dolayısıyla üzümün Anadolu’daki yolculuğu da bu tarihten başlatılabilir.
Başta da belirtildiği gibi mitolojilere ve din kitaplarına konu olmuş bir içecek olan şarabın her zaman tanrısal bir esin kaynağı olduğuna inanılmıştır. İlk tek tanrılı din olduğu genelde kabul gören Museviliğin kutsal kitabı Tevrat’ta belirtildiğine göre sarhoş olduğu yolunda hakkında ilk dedikodu(!) üretilen kişi de Nuh’tur. Tufandan sonra sular çekilip toprak tekrar eski durumuna geldiğinde onu işleyen ve bir bağ kuran kişi olan Nuh bu bağdan elde ettiği üzümlerle yaptığı şarapla sarhoş olmuştur.
Tanrılarla, dinsel ritüellerle ve mitolojilerle içiçe olan şarabın tarihi elbette Akdeniz havzası ve Mezopotamya’dan ayrı düşünülemez. İlk üretildiği bu coğrafyadaki birçok uygarlığın dinine ve mitolojisine girmiş olan şaraba ayrı bir önem veren uygarlık ise Antik Yunan uygarlığı olmasına karşın elbette bu uygarlıktan önceki uygarlıklarda da şarabın ya da en azından asmanın ismine rastlıyoruz. Örneğin, Sümerler asmaya GES-TIN diyorlardı. Yunancaya oinos olarak geçen ve oradan da vinus, wine vb. olarak tüm batı dillerine giren wiyanna Anadolu kökenli bir sözcük olarak Hitit metinlerinde geçmektedir. Ayrıca aynı Hitit metinlerinde ne olduğu bugün bile Hititologlarca bilinmeyen marnuwan ve tawal gibi içki adları da sık geçer. Bunların diğer başka meyvelerden yapılan içeceklerin adı olduğu Hititologlarca tahmin edilmektedir. Ayrıca unutulmaması gereken bir diğer nokta Geç Hitit kaya anıtlarından biri olan ve Kavaklıdere Şarapçılık tarafından da çok doğru bir seçimle şişe etiketlerinde kullandığı Konya/İvriz kaya anıtında, Tuwana Beyi Warpalawas, bir elinde buğday demeti diğer elinde üzüm salkımı tutan bereket tanrısı Tarkhun’un önünde betimlenmektedir.
Bütün önemli işler gibi şarabın da bir tanrısı vardır Yunan’da ve biz bu tanrıyı Dionysos olarak bilmekteyiz. Hem gezgin hem yerleşik Dionysos, Louis Gernet’in dediği gibi Yunan tanrıları arasında başkası figürünü, farklı, ayrıksı, rahatsız edici ve normal olmayanı temsil eder. Dolayısıyla, coşkulu ve ayrıksı bu tanrının şarapla birlikte anılması kadar doğal bir durum da olamaz. Şarap ve sarhoşluk insanları içinde yaşadıkları kalıpların baskısından da kurtardığı içindir ki, bu tanrıya Yunanca Eleutheros, hür, özgür, özgürlük veren sıfatı takılmış, Roma dininde de Dionysos’un Latince adı, tam bu anlama gelen Liber olmuştur ki bu sözcüğün ilksel anlamı ise çocuk ruhu demektir. Dionysos kültünün çıktığı yerin günümüz Trakya bölgesine denk düşmesi de akla hemen buranın şaraplarıyla ünlü ilçesini yani Mürefte ve Şarköy’ü getirmekte. Bundan dolayı, Murat Belge’nin de Tarih Boyunca Yemek Kültürü kitabında belirttiği gibi bu iki ilçe için bulunmaz bir reklam malzemesi var ortada.
Konumuz Dionysos olmayıp şarap ve onun kültür tarihi içinde edindiği yer olduğu için şaraptan devam edecek olursak yine Akdeniz havzasından ayrılamayıp bu coğrafyada kurulmuş olan diğer uygarlıklar zorunlu uğrak yerlerimiz olacaktır. Ancak ondan önce Eski Yunan’da üzüm bağını buraya getiren kişiyi yani Erigone’nin babası Atinalı İkarios’un en azından adını anmadan geçmeyelim. Yunan kolonileri ile batıya yayılan şarap Roma İmparatorluğu’nun temel içeceklerinden biri olmuş ve Akdeniz deniz ticaretinde de önemli bir rol oynamıştır. Bu dönemde, çok çeşitli hileler veya katkılarla satılan şarapların olduğunu eski yazarların yapıtlarından bilmekteyiz. Şaraba deniz suyu katmak şarabı seyreltmek için kullanılan bir yöntemken, ballı ya da reçineli şarabın da çok aranan bir içecek olduğunu bu kaynaklardan öğrenmekteyiz. Zaten Yunanistan’da halen içilen retsina şarabının da bugün bile çok sevilerek tüketilen bir ürün olduğunu söylemek olasıdır.
Aynı coğrafyada daha sonraki dönemlerde ortaya çıkan Hıristiyanlıkta da şaraba verilen önem onun neredeyse kutsal bir nitelik kazanmasına kadar varır. İsa, son akşam yemeğinde ekmekle şarabı “Bu benim etim, bu da kanım,” diye havarilerine dağıtmış, dolayısıyla şaraba banılmış ekmek yemek Hıristiyan cemaatine kabul edilmenin yolu olmuştur. Şarabın bundan sonraki öyküsü ise biraz da olsa kiliselerin, manastırların ve burada yaşayan din adamlarının öyküsü ile bağlantılıdır. Şarabı saklamanın zor olması ve bir süre sonra bozularak sirkeleşmesi onun saklanması için yeni yöntemlerin bulunması zorunluluğunu doğurmuş ve 17.yy’da, bir Benedikten keşişi olup 1638-1715 yılları arasında yaşayan ve kilisede şarap üretiminden sorumlu olan Dom Pierre Perignon bugün şarap için kullanılan mantarlı şişeyi icat etmiştir. Aynı zamanda şampanyanın da mucidi olan bu keşişin adıyla anılan bir şampanya markası da bugün dünyaca ünlüdür. Mantarlı şişe sayesinde havayla teması kesilen şarabın çok daha uzun süreler bekletilebilmesi sağlanabilmektedir. Sözün burasında yine Murat Belge’ye dönecek olursak, onun yukarıda adı geçen kitabında sözünü ettiği Victor Hugo’dan bir alıntı, kendini tanrıya adamış insanların şarabın üretiminde nasıl bir rol oynadıklarını da açıklayacak niteliktedir. “Tanrı yalnız suyu yaratmıştı; insanlar ise şarabı yarattı.”
Üzüm denilince hemen herkesin aklına ilk olarak gelen şarap olmakla birlikte eski çağlarda şeker ihtiyacını karşılayan pekmez de unutulmamalıdır. Genellikle üzümden yapılan ancak Anadolu’da dut, andız, karpuz, pancar gibi diğer meyve ve sebzelerden de üretildiği bilinen bu kadim ürün olasılıkla çok eski çağlardan beri uygulanan bazı yöntemlerin geliştirilmesiyle bugünkü üretim biçimine dönüşmüştür. Pekmez üretiminin esasını meyvenin ezilerek kaynatılması oluşturmaktadır. Anlatma kolaylığı açısından pekmez üretimini üzüm üzerinden yapmak yerinde olmakla birlikte diğer meyveler için de aşağı yukarı aynı yöntemlerin uygulanabileceği unutulmamalıdır.
Türk Standartlar Enstitüsü’nün TS 3792 üzüm pekmezi standardına göre “Taze ve kuru üzüm şırasının asitliğini azaltmaksızın veya kalsiyum karbonat ile asitliğini azaltarak tanen, jelatin veya uygun enzimlerle durulttuktan sonra tekniğine uygun olarak vakum altında veya açıkta koyulaştırılması ile elde edilen koyu kıvamlı veya bal, çöven, süt, süttozu, yumurta akı gibi maddeler ilavesiyle katılaştırılan bir mamul” olarak tanımlanır. Bu tanımdan da anlaşılabileceği gibi pekmez günümüzde oldukça farklı uygulamalarla üretilebilmekte ve bu üretim sonucu elde edilen ürün tadına göre tatlı ya da ekşi, katılık durumuna göre de sıvı ya da katı pekmez olarak nitelendirilmektedir. Ancak bu standarda ulaşmak için yapılan uygulamalara gelene kadar çok uzun bir süreçten geçildiğini de hemen belirtmek gerekir. Zira geleneksel yöntemlerden geliştirilen yeni fabrikasyon üretimlerde geleneksel yöntemlerde kullanılan örneğin pekmez toprağı ya da ceviz ağacı külü gibi asitliği giderici veya durultucu maddeler yerine bunların ikamesi olan organik veya inorganik kimyasallar tercih edilmektedir.
Günümüzde pekmez üretiminin ilk aşaması şıra elde edilmesiyle başlar. Sıkılan ya da preslenen üzümden elde edilen şıranın içindeki kaba parçalardan kurtulmak için şıra süzülür. Buraya kadar olan işlemler esas olarak üzüm suyu üretimiyle aynıdır ve üzümde bulunan tartarik asit ve proteinlerin yarattığı bulanıklığın giderilmesi için bu süzme işlemi uygulanır. Sonrasında şıranın kestirilmesi denilen işleme geçilir. Bu işlemde şıraya kalsiyum karbonat veya pekmez toprağı denilen ve bileşiminde %50-90 arası kalsiyum karbonat bulunan toprak her 100litre şıra için 1-5 kg arası olarak ilave edilir. Bu işlem esasında asitliği düzenlemek için yapılır ve pekmezin tatlı ya da ekşi olması eklenecek pekmez toprağı oranına göre değişir. Bu sırada şıra 60-70°C sıcaklığa getirilerek işlemin hızlanması sağlanır. Kestirilen şıra soğutulur ve içindeki tortunun çökertilmesi için bentonit, jelatin ve tanen gibi bazı durultucular kullanılır. Geleneksel üretimde Anadolu’nun bazı yerlerinde bu işlem için kullanılan ve volkanik kül içeren topraklar tercih edilir veya doğrudan ceviz ve ya diğer ağaçlardan elde edilen odun külüyle de bu işlem gerçekleştirilebilir. Durultulduktan sonra kaynatılmaya başlanan şıra istenen kıvama getirildikten sonra soğutulur ve elde edilen ürün pekmez olarak adlandırılır. Bu şekilde elde edilen pekmez, pestil gibi ürünlere giden yolun da başlangıcıdır.
Pekmez üretiminin veya daha farklı geleneksel yöntemlerin de bir defa da ortaya çıkmadığı ve deneme yanılma yöntemiyle geliştirildiği de unutulmamalıdır. Pekmez’in Dolayısıyla üzüm ve üzümden elde edilen bütün ürünlerin Neolitik Dönemle birlikte başladığını ve bu dönemle birlikte tedrici olarak geliştirildiğini belirtmek olasıdır. Ancak doğrudan pekmezle ilgili kanıtlar şimdilik kaydıyla prehistorik kazılarda bulunamamıştır.
Pekmez gibi bir ürünün geliştirilmesinin temel nedeni ise kristalize şekerin Yakındoğu’ya çok geç gelmesi, şeker gereksiniminin bal, meyveler ve bu meyveler içinde de glikoz içeren tek meyve olan üzümün şeker ihtiyacını en iyi karşılayan ürünlerden olmasıdır. Gerçekten de kristalize şeker Yakındoğu’ya ilk üreticiliğe geçişten neredeyse 10.000 yıl sonra gelmiştir. Kristalize şekerin elde edildiği ilk bitki olan şekerkamışının anavatanı araştırmacılarca Yeni Gine olarak tanımlanır. Dolayısıyla şeker kamışının ve kristalize şekerin Batı’yla tanışması oldukça geç tarihlerde olmuştur. Doğuda yetişen ve burada yayılan bir bitkinin öz suyundan elde edilen şekerin Batı’yla tanışmasında biraz da tanımlama gereksinimi nedeniyle bal ve arı önemli bir rol oynamıştır. Arı ve bal ile şeker arasındaki bu ilişki, şeker kamışının Hindistan’a ulaşması ve burada elde edilen öz suyun kristalize şeker haline ilk olarak getirilmesiyle başlamakta. Sonrasında Batı’nın yani Doğu Akdeniz, Anadolu ve Yunanistan’ın şekerkamışı ve şekerini tanıma sırası gelmekte. Bu da olasılıkla Büyük İskender’in Makedonya’dan yola çıkıp bugün Pakistan sınırları içinde olan İndus Nehri’ne ulaşmasıyla ilgili. MÖ 327’de İndus Nehri’nin denize döküldüğü yerden Basra Körfezi’ne, bir başka deyişle Dicle ve Fırat nehirlerinin döküldüğü yere gemiyle giden Büyük İskender’in generallerinden Nearkhos’un anlatımına göre; “Hindistan’da yetişen bir kamış, arıların yardımı olmadan bal vermektedir; bitkinin hiç meyvesi olmadığı halde, bu baldan sarhoş etmeyen bir içki yapılmaktadır.” Diyerek belki de ilk kez batı kaynaklarında adını vermeden şekerden söz etmektedir. Peki, şeker sözcüğünün anıldığı ilk kaynak hangisidir, diye soracak olursak bu sorunun yanıtı için İsa’nın doğumunu beklemek gerekecektir. Ancak burada sözü edilen, kristalize şekere verilen addır. İsa ile çağdaş olan Yunanlı doğa bilimci Dioskorides Materia Medica adlı yapıtında; “Hindistan’da ve Arabistan’da sakkharon denilen başka bir madde de var, bir tür kristalleşmiş bal. Sazlarda bulunuyor, doğası tuza benziyor biraz, dişlerin arasında tuz gibi ezilebiliyor. İç yumuşatıcıdır, suda çözünmüş halde içmek iyidir. Sidik torbası rahatsızlıklarına iyi gelir, böbrekler için yararlıdır, katarakt için göz damlasında kullanılır.” Diyerek ilk kez şekerin Latince ve Yunancadaki karşılığını kullanmış ve bundan sonra bütün batı dillerinde bu sözcük şekerin genel adı haline gelmiştir. Görüldüğü gibi insan biraz da zorunluluktan ilk kez karşılaştığı ürünü yani şekeri, tanıdığı başka bir ürüne benzeterek yorum yapmak zorunda kalmış. Bu da insanın o soyutlama, benzetme yapma, tanımlama ve anlama çabasının sınırsızlığı içinde küçük bir örnek olarak değinilmeye değer.
Bu kısa açıklamadan sonra konuya dönecek olursak, yazının ortaya çıktığı MÖ 3200 ve sonrasında ortaya çıkan ilk yazılı belgelerden itibaren pekmezle ilgili bazı ipuçlarına rastlamak olasıdır. Ancak bu ipuçları doğrudan pekmezi işaret etmez. Bununla birlikte üzümle ve özellikle de hurma ile beraber kullanılan ve Akkadçada şurup anlamına gelen “sarapū” sözcüğü bu meyvelerden elde edilen ve daha çok ilaç olarak kullanılan koyu kıvamlı bir maddeye işaret etmektedir. Olasılıkla tam anlamı çözülmemiş sözcükler içinde pekmezle ilgili bir sözcüğün bulunabileceği de düşünülebilir. Asurca sözlüklere bakıldığındaysa kaynamak, haşlamak veya kaynatmakla ilgili bašlu ve tušabšal gibi iki sözcüğün özellikle tıp ve eczacılıkla ilgili metinlerde başta bira ve şarap, sonrasında elma ve diğer meyvelerle, ayrıca üzüm anlamına gelen karānu sözcüğüyle beraber geçiyor oluşu üzümün ve diğer meyvelerin Mezopotamya uygarlıklarınca kaynatılarak kullanıldığını gösteriyor olabilir.
Pekmez ile doğrudan karşılaşılan ilk kültürler ise Yunan, Roma ve Bizans’tır. Eski Yunan’da pekmez epsima/έψήμα olarak adlandırılırdı ve bugün aynı ürüne Yunanistan, Kıbrıs ve Girit’te petimezi denmektedir. Roma’da ise durum biraz daha farklı ve karışıktır. Aslında pekmezden çok konsantre üzüm suyuna benzeyen bu dönemdeki ürünler Roma’da kıvamlarına göre Caroenum/Carenum, Defrutum ve Sapa olarak adlandırılırdı. Bazı araştırmacılara göre, bunlardan defrutum denileni içine pekmez toprağı katılmadan üretilirdi. Ancak bu konuda da çok farklı rivayetler vardır. Bu ürünlerden, üçte iki oranında koyulaştırılan carenum, yarı yarıya koyulaştırılan defrutum ve üçte bir oranında koyulaştırılanına da sapa adı verilmekte olup bunların hangisinin tam olarak pekmeze denk geldiğini saptamak bugün için mümkün değildir. Ayrıca ünlü Romalı gurme Apicius’tan kalan tariflere bakıldığında bu üç farklı ürünün gerçekte hangi ölçülerde konsantre edildikleri de tam olarak bilinememektedir. Bununla birlikte Eski Yunanca ile ilgili sözlüklerde şıra anlamına gelen siraon/σίραίου sözcüğünün Latince karşılığı olarak defrutum sözcüğünün kullanılıyor oluşu belki de şıra ile olan ilişki üzerinden defrutumun pekmeze yakın bir ürün olabileceğini düşündürtmektedir. Ayrıca Roma’da daha çok tatlandırıcı sos ve ilaç yapımında kullanılan bu ürünler yine bir sos olan garum üretiminde de zaman zaman yer almaktaydı. Bizans’ta yine Yunancadan dönüşen epsema adıyla anılan pekmezin Türkçe adı ise koyulaştırılmış üzüm şurubu anlamında Kaşgarlı Mahmut’un Divan-i Lugati’t-Türk’ünde bekmes olarak geçer. Bununla birlikte sözcüğün kökeni Farsça şarap veya şarap içmek anlamına gelen bigmāz/bagmāz sözcüğünden gelmektedir.
Osmanlı’da pekmez üzerine Evliya Çelebi’nin yaptığı bir saptama kültürel süreklilik açısından oldukça ilginçtir. Evliya Çelebi İstanbul’daki esnafları anlatırken esnâf-ı müsellesciyân adlı bir esnaf grubundan da söz eder. Mü’ellifi İmâm Züfer olan ve on dükkân, elli neferâttan yani elli kişiden oluşan bu esnaf grubunun üzüm şırasını üzerinde üç ayrı kertik olan bir çubukla beraber kaynattıklarını ve şıranın üçüncü kertiğe gelene kadar suyunu uçurduklarını belirterek bu ürüne bekmez dendiğini zikreder. Pekmez denmesinin nedenini de şeriat hükümlerine bağlayarak üçte ikisi uçan/uçurulan üzüm şırasının şarap sayılmayacağını belirtir. Bu saptama yukarıda Roma bahsinde sözü edilen carenum adlı ürünün koyuluğu ile benzerlikler taşır ve kültürel süreklilikle ilgili ilginç bir ayrıntıyı gözler önüne serer. Bununla birlikte Evliya Çelebi ile aynı döneme tarihlenen Meninski’nin sözlüğüne bakıldığındaysa pekmezin karşılığı olarak sapa kullanılmaktadır. Dolayısıyla Roma’da adı geçen her üç ürün de aslında koyuluğuna göre katı ya da sıvı pekmezi tanımlamak için kullanılmış Latince sözcükler olabileceği gibi pekmezin, kültürlerin önemlisi bir öğesi olan din olgusuyla da ilişkisi olabileceğini ortaya koyar. Kısacası Yakındoğu’nun hemen her yerinde uygulanan pekmez gibi bir koruma ve saklama yöntemi çağlar boyunca yerel kültürlerin kendi içindeki dinamikleriyle değişmiş ve dönüşmüştür. Ayrıca sadece değişip dönüşmekle kalmamış bunun yanı sıra kendinden sonra ortaya çıkacak bir başka meyve saklama ve koruma yöntemi olan pestilin de yolunu açmıştır.
Ahmet UHRI
1- O.Dietrich-M.Heun-J.Notroff-K.Schmidt-M.Zarnkow, “The role of cult and feasting in the emergence of Neolithic communities. New evidence from Göbekli Tepe, Southeastern Turkey”, Antiquity-86, Antiquity Publications Ltd. UK-2012, 674–695.
2- Aslında din kitaplarında anlatılan öykülerin bir kısmının dedikodu olabileceğini ya da sonradan eklendiğini unutmamak gerek. Ancak bu konu, bu yazının sınırlarını aşan bir konu olduğu için belki bir başka yazıda ele alınması gerekmekte.
3-A.Ünal Prof.Dr., Hititler-Etiler ve Anadolu Uygarlıkları, Etibank Yay., İstanbul-1999, 219.
4-J.P.Vernant, Evren Tanrılar İnsanlar, Dost Ktbv. Yay., Ankara-2001, 123.
5-A.Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Ktbv., İstanbul-1989, 101-102.
6-M.Belge, Tarih Boyunca Yemek Kültürü, İletişim Yay., İstanbul-2001, 259.
7-B.Cemeroğlu, Meyve Suyu Üretim Teknolojisi, Ankara-1982, 239-243.
8-S.Mintz, Şeker ve Güç/Şekerin Modern Tarihteki Yeri, Çev.Ş.Alpagut, Kabalcı Yay., İstanbul-1996, 58.
9-A.Dalby, Tehlikeli Tatlar-Tarih Boyunca Baharat, Çev.N.Pişkin, Kitap Yay., İstanbul-2004, 39 ve 264.
10-Akkadisches Handwörterbuch, Unter Benutzung des Lexikalischen Nachlasses von Bruno Meissner (1868-1947) bearbeitet von Wolframm von Soden, Band-II M-S, Wiesbaden-1972, 1028; Aynı sözcük daha sonra şıra ve şarap olarak da günümüz dillerinde kullanılmaktadır. Bu konuda bkz. Ö.Şimşek, “Çeşitli Yollarla Akkadçadan Türkçeye Geçen Kelimeler”, Anadolu Medeniyetleri Müzesi 2006 Yıllığı (Ayrı Basım), Ankara-2007, 281.
11-CAD/2-b 140, CAD/6-h 140, CAD/7-i 182, CAD/8-k 205; CAD: (Chicago Assyrian Dictionary), The Assyrian Dictionary of the Oriental Institute of the University of Chicago, (edt.) I.J.Gelb-B.Landsberger-A.L.Openheim-E.Reiner-J.Brinkman-M.Civil-R.Biggs-M.Roth-W.Farber-M.Stolper, USA/Germany-1956/2010.
12-P.M.Işın, Osmanlı Mutfak Sözlüğü, Kitap Yayınevi, İstanbul-2010, 295.
13-APICIUS, A Critical Edition With an Introduction and an English Translation of The Latin Recipe Text APICIUS, C.Grocock-S.Grainger, Prospect Books, Great Britain-2006, 345-346.
14-E.R.Wharton, Etyma Graeca an Etymological Lexicon of Classical Grek, Percival and Co., London-1890, 113.
15-A.Dalby, Bizans’ın Damak Tadı/Kokular, Şaraplar, Yemekler, Çev.A.Özdamar, Kitap Yayınevi, İstanbul-2004, 178.
16-Divanü Lûgat-it-Türk I-IV. Giriş-Metin-Çeviri-Notlar-Dizin, (Yay. Hazr. B.A.Ercilasun-Z.Akkoyunlu) TDK Yayınları, Ankara-2014, 200.
17-H.Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, Ankara-1999, 328;
18-Evliya Çelebi Seyahatnâmesi-1/355, (Yay. Hazr.)S.A.Kahraman-Y.Dağlı-R.Dankoff-Z.Kurşun-İ.Sezgin, YKY Yayınları, İstanbul-2011.
19-F.M.Meninski, Thesaurus Linguarum Orientalium Turcicae, Arabicae, Persicae, Cilt-1, (Yay. Hazr.) M.Ölmez, Simurg Yay. İstanbul-2000, 866.
Dr. Jose Vouillamoz
Biyolog ve Asma Uzmanı
DNA çeşitliliği ile üzüm çeşitlerinin kökeni ve soyları konusunda dünyanın önde gelen otoritelerinden biridir.University of California- Davis(USA)’de, Prof Carole Meredith ile birlikte eğitim veren uluslararası ünlü İsviçreli üzüm genetikçisidir.
Grapevine domestication: why, where and when?
There are between 5,000 and 10,000 grape varieties in the world, of which nearly 1,400 are currently used to make wine, according to the book Wine Grape. The vast majority of grape varieties come from the domestication of the wild vine (Vitis vinifera subsp. silvestris), a botanical species existing in the Eurasian forests since 65 million years.
Why would a Paleolithic man or woman climb a tall forest tree to reach black or dark-red berries that may be attractive to birds but offer so little food value ? Why would they domesticate the wild grapevine and bring it into cultivation ? Where are the primary domestication centers ? Where does the huge biodiversity in modern grape varieties come from ? And when all this happened ?
In a language that is accessible to all, but without neglecting precision and scientific rigor, Dr José Vouillamoz will provide his personal views on the answers to these questions, with a special focus on Turkey.
Cemre Narin
Editör, Yemek Yazarı, Vogue Türkiye, W50BestRestaurants, Ruhun Doysun
—
Merve Atılgan
İllustratör, Ural Şarapçılık Discover Serisi Etiket Tasarımı
—
Pınar Yeğin
Tasarımcı -'rumi-su' Ararat Şarabı Etiket Tasarımı
—
İrem Çamlıca
Grafik Tasarımcı, Chamlija Şarapları Etiket Tasarımı
—
Tülin Bozüyük
Seramik Sanatçısı ve Şarap Uzmanı 'Touline Ceramics’
—
Marko Kovac
Girişimci
Avrupa’nın önde gelen Natürel Şarap tadım etkinliğinden birisi olan Karakterre’yi her sene Avusturya’nın Viyana kentinde yapıyor.
Natural wines are not a trend.
Wines of all those strange grape varieties one has problems pronouncing are not a trend. They’ve been with us since the beginnings and represent a basis for all of the winemaking today. In a world in which a call to act in addressing climate change can not be more urgent, to promote and drink natural wines based on authentic grape varieties represents not just the most obvious choice – but also the most ethical one.
Udo Hirsch
Gelveri Şarapları - Kurucu Ortak, Winemaker
45 yıldan fazla süredir uluslararası çevre geliştirme ve koruma kuruluşlarında gönüllü olarak çalışmıştır. Udo, meyve bahçesi büyüklüğünde doğal ve biyolojik çeşitliliğe sahip bir bölgede şarap üretmektedir.
Small but natural.
Producing wine in a fruit garden with high biodiversity as a precondition.
Working only with some of the 1430 Anatolian grapes.
No pesticides, no insecticides. No other chemical inputs.
No phylloxera, mildew resistant, grapes on their own rootstock.
Open fermentation in Küps, 6-month maceration on skins, stems, and seeds.
No filtering, no fining, no other manipulations.
Original & Natural, 5000 bottles of good wine can feed a whole family.
Daniel O’Donnel
Şarap Üretim Danışmanı
—
Marco Monchiero
Önolog ve Şarap Üretim Danışmanı
—
Umay Çeviker
Mimar - Old Vine Türkiye Temsilcisi, Slow Wine Coalition Üyesi
Kendisini “şarap kültürüne olan ilgisi asıl mesleğinin önüne geçmiş bir mimar” olarak tanımlıyor. 2015 yılında, gelişmekte olan şarap bölgelerine destek veren, “The Vintners’ Company” himayesindeki Geoffrey Roberts Ödülü’ne layık görüldü. Amacı kaybolmaya yüz tutmuş bağları, üzüm türlerini ve bölgeleri açığa çıkarmak olan bu projeyi halen; Patkara, Gök ve Sungurlu çeşitleri başta olmak üzere sürdürüyor. International Wine Challenge’da jüri üyesi olarak görev yapıyor, 17 yıldır farklı temalar eşliğinde tadımlar gerçekleştiriyor.
Prof. Dr. Ahmet Altındişli
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Bağcılık Anabilim Dalı Başkanı ve Uluslararası Bağcılık ve Şarapçılık Örgütü Bağcılık Komisyonu Biimsel Sekreteri
Prof. Dr. Turgut Cabaroğlu
Çukurova Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü
Dr . Özlem Altındişli
Entomolog Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Bitki Zararlıları Bölümü, Bağ Zararlıları Biriminde Uzman Araştırmacı
Dr. Cengiz Özer
Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü Müdürü
—
Anadolu’nun Asma Genetik Kaynaklarının Korunması ve Değerlendirilmesi
Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü tarafından 1965 yılından beri yürütülmekte olan Asma Genetik Kaynakları Ülkesel projesi ile 1435 adet yerli asma genotipi arazi gen bankasında muhafaza altına alınmış durumdadır. Bu projenin ana amacı ülkemizde çok uzun yıllardır yetiştirilmekte olan; önemli bir kısmı çeşitli nedenlerden dolayı kaybolma riski taşıyan yerli üzüm çeşitlerinin Milli Koleksiyon Bağı’nda koruma altına alınmasıdır. Muhafaza altına alınan tüm çeşitlerin yaprak ve çekirdek herbaryumları oluşturulmakta ve morfolojik tanımlamaları yapılmakta olup önemli kısmının moleküler tanımlamaları tamamlanmıştır.
Sahip olduğumuz bu zengin biyoçeşitlilikten yeni sofralık ve şaraplık üzüm çeşitlerinin melezleme ıslahı ile eldesi; biyotik ve abiyotik stres koşullarına dayanıklılık gibi araştırma çalışmalarında da faydalanılmaktadır. Milli koleksiyon bağına dahil edilen tüm çeşitlerimiz taranarak sofralık, şaraplık, kurutmalık olarak değerlendirilmeye, üzüm suyu veya diğer üzüm ürünlerine işlemeye uygun olanlar belirlenmektedir.
Üstün kalitede şarap verebilecek genotipleri saptamaya yönelik çalışmalara 1990’lı yıllardan başlanmış; 2018 yılında Karamenüş ve Yayla adları ile iki çeşit tescil edilmiştir. Karamenüş şarabının taneni yüksek ve kaliteli olup, rengi morumsu-siyah, orman meyveli, baharatlı, çikolata ve kakao aromaları ile kompleks bir yapıya sahiptir. Buke ve tat dengesini daha iyi geliştirmek için birkaç yıl yıllanmaya ihtiyaç vardır. Bu özellikleriyle kaliteli çeşitler gurubuna dâhil edilebilir. Yayla çeşidi şarabı ise yakut renkli, karamel kokulu, olgun kırmızı meyve aromalı ve gül kokuları ön planda olan, dengeli bir şarap karakterindedir.
MW Yiannis Karakasis
Master of Wine
Yunanistan ‘Master of Wine’, Grigoris Michailos ile Yunan şarabı konusunda öne çıkan sitelerden biri olan winecommanders.com’u kurdu. Yiannis, 2015 yılında ‘Master of Wine’ oldu ve ‘The Rise of Alcohol’ konusunda araştırma belgesini yazdı.
Greek Varieties on the Rise.
Only a decade ago who had heard of Assyrtiko, Santorini, Naoussa, Nemea or Malagousia? Today, these terroirs and varieties have become the center of attention for many wine enthusiasts in some of the sophisticated social circles in the various cities around the world. This momentum could even be described as a renaissance in the world of Greek wine. Greek MW Yiannis Karakasis presents the opportunities and challenges of indigenous varieties.
Levon Bağış
Şarap Danışmanı ve Eğitmeni
Levon Bağış, 1980 yılında İstanbul’da doğdu. Kamu Yönetimi eğitimi alırken şaraba merak duymaya başladı. Bu merak, zamanla profesyonel hayatı haline geldi. WSET, London Wine Academy, Ekole du Vin gibi eğitim kurumlarında sertifika programlarına katılarak aldığı sertifikalar ile bilgilerini pekiştirdi. Kavaklıdere Şarapları bünyesinde hayata geçen Türkiye’nin ilk zincir şarap butikleri Kav Butikler’in kuruluşunu gerçekleştirdi. 2003-2009 yılları arasında bağ bozumu döneminde bağda ve kavda çalışma şansına sahip oldu. 4 yıl boyunca Kavaklıdere Şarapları Pazarlama Koordinatörlüğünü yürüttü. 15 yıldır en sevdiği şeyi, yani şarapçılığı profesyonel bir meslek olarak yürütüyor. Yine Türkiye’nin en geniş kapsamlı şarap profesyoneli eğitim programlarından olan ve 2006 yılından beri Kavaklıdere Şarapları bünyesinde verilen Kavekol’u hazırlayan Levon Bağış’ın “Şarabın ABC’si” isimli bir şarap eğitim kitabı bulunuyor. Karaf Dergisi ve FEED dergisinde yazıları yer aldı. Kuruyemiş Ansiklopedisinin madde yazarıdır. Türk Mutfağının kimliklendirilmesi için önemli çalışmalardan “Yeni Yerel Sohbetlerin” kurucu ekibinde yer aldı. Salt bünyesinde yer alan “Gastronomika” projesinin danışmanlığını üstlendi. 2009-2010 ders yılında Okan Üniversitesi Gastronomi bölümünde misafir öğretim görevlisi olarak “İçki ve İçki Kültürü” dersini verdi. 2015 yılından itibaren Mutfak Sanatları Akademisinin şarap eğitimlerini vermeye devam etmektedir. Halen OBUR markası ile danışmanlık vermeye ve haftalık AGOS Gazetesi’nde ve GastreaMag, Ruhun Doysun internet yayınlarında köşe yazarlığına devam ediyor. 2016 yılından beri Londra bazlı Dünya’nın en prestijli şarap yarışması “INTERNATIONAL WINE CHALLENGE” ın jüri üyeliğini sürdürüyor.
Türkiye’nin sadece yerel üzümlerin servis edildiği tek natürel şarap ağırlıklı şarap barı ve bistrosu ‘FOXY Local&Real’in kurucu ortağıdır. Türkiye coğrafyasının en kıymetli mirası üzüm çeşitliliğini koruma ve tanıtma amacı ile yürütülen Yaban projesinin yürütücülerindendir.
Burak Özkan
Likya Şarapları
—
Saat
Program
Açıklama
Konuşmacılar
13.00
Açılış
Kök Köken Toprak
Sabiha Apaydın
Kurucu, Kök Köken Toprak
13.10
Konuşma
Şarabın Tarihsel Yolculuğu
Dr. Ahmet Uhri
13.40
Konuşma
Asma; Ne zaman, Nerede ve Neden Kültüre Alındı?
José Vouillamoz
14.15
Panel
Şarap Şişelerinin Etiket Tasarımları
Cemre Narin, Moderatör
Merve Atılgan
Pınar Yeğin
İrem Çamlıca
Tülin Bozüyük
14.45
Kahve Arası
15.05
Konuşma
Naturel Şarap Moda Değildir
Marco Kovac
15.25
Konuşma
Küçük Ama Naturel
Udo Hirsh
15.55
Konuşma
Yerli Üzümleri Potansiyeli
Dalien O'Donnell
16.15
Konuşma
Kalecik'ten Kalecik Karası
Marco Moncheiro
16.35
Panel
Akademia
Umay Çeviker, Moderatör
Prof. Dr. Ahmet Altındişli
Prof. Dr. Turgut Cabaroğlu
Dr. Özlem Altındişli
Dr. Cengiz Özer
17.00
Kahve Arası
17.20
Konuşma
Yunanistan'ın Yerli Üzümlerle Yükselişi
MW Yiannis Karakasis
17.50
Panel
Türk Şarap Üreticileri
Levon Bağış, Moderatör
Reşit Soley, Corvus
Burak Özkan, Likya
Mustafa Çamlıca, Chamlıja
Oluş Molu, Vinolus
Ayda Kargılı Kalelioğlu, Vinaida
Seyit Karagözoğlu, Paşaeli
18.25
Konferans Kapanış
Katkıda bulunanlara teşekkürler.
Hafize Gül
Gizem Kürekol
Image Gallery
cc
Kök Köken Toprak 2022
Kök Köken Toprak 2022
Anadolu’nun Miras Üzümleri Konferansı II
Miras dediğimizde de Anadolu’nun bize bıraktığı bunca zenginlik içerisinde her şeye rağmen bugün de varlığını sürdürüyor olan üzüm ve bağcılık konusunun önemini sürekli vurgulamak gerekiyor.
Sabiha Apaydın Gönenli
Kök Köken Toprak Kurucusu - Şarap Uzmanı ve Eğitmeni
Türk gastronomi endüstrisinde öne çıkan isimlerden biri olarak önde gelen markaların yaratılmasında ve gelişiminde önemli çalışmalar yapmıştır. Uzun yıllardır süre gelen deneyimi ve bilgisini yeme içme sektöründe yönetim ve operasyon danışmanı olarak sürdürmektedir. Dünyada ve Türkiye’de natürel şarap hareketinin destekleyicisi olan Sabiha, aynı zamanda yerel üzümlerin ve eski bağların önemini ve değerini tanıtmaya yönelik çalışmalar yapmaktadır. Bu doğrultuda hem yurt içinde hem de yurt dışında Anadolu üzümlerini ve şaraplarını tanıtmak için birçok projede yer almaktadır.
2019 yılında “Kök Köken Toprak”’ konferansını hazırladı ve özellikle Anadolu üzüm çeşitleri, bağcılık ve şarap sektörü açısından önemli bir yol açarak bu konulara dikkat çekti. Aynı zamanda sertifikalı bir WSET eğitmeni olarak akademik ve operasyonel servis eğitim vermek amacıyla “İleri Seviye Servis Eğitimi” derslerinin müfredatının hazırlanmasında destek verdi ve İstanbul Mutfak Sanatları Akademisi’nde misafir eğitmen olarak bu bölümde yer almaktadır.
Ayrıca, Heritage Vines of Türkiye girişimini hazırlayanlar arasındadır. Slow Wine ve Old Vine Conferance üyesi olarak, bağcılık mirasının korunmasını ve tanıtılması ile ilgili çalışmalarını uluslararası platformlarda da sürdürmektedir.
Katkıları, Anadolu bağcılığının kültürel ve tarihi zenginliğine hak ettiği değeri verme amacını taşımaktadır.
Kök Köken Toprak, iki
Haziran 2019 yılında gerçekleşen ilk Kök Köken Toprak sempozyumunun hedefi, önce yerli üzümün sonra da şarabın peşinden gitmekti. Üstelik bunun bir miras olduğunun altını çizerek kolektif benliğimizi çalıştırma zamanının gelip geçtiğini hep birlikte hatırlamak ve görmekti. Bir şarap etkinliğinde yarışma veya sadece tadım olmadan, konuşmanın ve birbirimizi dinlemenin, hatta tanımanın yolumuzu nasıl açabileceğini görmekti. Öyle de oldu.
Yaşadığımız iki yıllık toplu bir hapsedilişin ardından, bugüne kadar bildiklerimizi temize çekerek, yanımızdan ayırmadığımız yeni bir aksesuarla hayatlarımıza devam ediyoruz.
Deneyimlerin gelecek kuşaklara aktarılması
Sınırsız doğal kaynakların bulunduğu bir ülkede yaşıyorsanız ve ülke ekonomisi de bu kaynakları doğru kullanıyor ve olumlu bir güç elde edebiliyorsa oldukça şanslı sayılırsınız. Türkiye gibi farklı iklimlerin bulunduğu eşsiz bir coğrafyada olmak bitkisel çeşitliliğin ana unsurlarından birisine doğal olarak sahip olmak anlamına gelir. Bu çeşitlilik paha biçilmez bir doğal kaynak değil midir? Tarihsel kaynaklara baktığımızda da bu çeşitliliğin çok eski zamanlardan başladığını görmekteyiz. Birçok tarımsal ürün ve bitkinin doğduğu topraklar içerisinde yer almak hepimize ait olan asıl miras olsa gerek!
Anadolu’nun bize bıraktığı bunca zenginlik içerisinde ve her şeye rağmen bugün de varlığını sürdürmekte olan üzüm ve bağcılık konusunun önemini sürekli vurgulamak gerekiyor. Kaybolmak üzere olan üzümlerin yöre halkı ve büyüklü küçüklü şarap firmaları tarafından işlenmeye devam etmesi hem sürdürülebilir bir gelecek açısından hem de bu büyük ve global endüstri içerisinde Türkiye’yi diğerlerinden ayırt etmesi bakımından konuşmaktan vazgeçmeyeceğimiz yegâne mesele olmalıdır. Bu sene 19 Haziran’ da ikincisini gerçekleştireceğimiz Kök Köken Toprak konferansında, yine pek çok değerli akademisyen, şarap profesyoneli ve üreticinin katılımıyla yerel üzüm çeşitlerinin geçmişi ve geleceğini konuşmaya devam edeceğiz. Günümüzde vasatlık ve tekdüzeliğin esiri olmadan, binlerce yıllık geçmişi ve değeri olan yerel üzümlere sahip çıkmak hepimizin ortak hedefi olmalıdır.
İyi şeyler olacağına inanmak bizi ayakta tutuyor. Hala kökleşme şansı olan bir iyi niyet ile bu değerli kültüre sahip çıkmak, mirasçıları olarak deneyim ve bilgileri benliğimizden silinmeden gelecek kuşaklara aktarmak adına hep birlikte hareket edelim.
Sarah Abbott
Master of Wine
25 yıldır şarap sektöründe çalışan Sarah Abbott MW, The Old Vine Konferansı’nın kurucu ortağı ve pazarlama ajansı Swirl Wine Group’un direktörüdür. Miras üzümlere ve şarabın kökenlerine olan ilgisi uzun süredir devam ediyor. Birçok şarap kuruluşlarıyla birlikte çalışıyor, kuruluşlara ortak kimliklerini nasıl iletecekleri ve kolektif marka değerlerini nasıl artıracakları konusunda danışmanlık yapıyor. Sarah son yıllarda Gürcistan, Ermenistan, Türkiye ve Lübnan bağlarını ziyaret ederek şarabın beşiğinde çok zaman geçirdi. Gelişmekte olan şarap bölgeleri için yeni pazarları genişletme konusundaki deneyimi, “Eski Asma Şaraplarının”, hakettiği değeri görmeleri ve bu “tecrübeli” asmaların ticari olarak sürdürülebilir olması için kolektif bir kategori olarak pazarlanması gerektiğine ikna etti.
Mateja Gravner
Gravner Şarap - İletişim ve Pazarlama
Mateja Gravner, 1973 yılında Gorizia’da doğdu. Üzüm bağları arasında fermantasyon ve olgunlaştırma süreçlerini deneyimleyerek büyüdü. Genç yaşta şarap bilimi eğitimi aldıktan sonra iletişim ve pazarlama yolunu seçti. Yıllarca evden uzakta Istituto Agrario di San Michele all’Adige’de ve ardından Bertani Domains’de, şarap pazarlamasını yönetti. 2014’te Oslavya’ya döndü ve o zamandan beri aile şirketi için iletişim ve pazarlama çalışmalarını yönetiyor.
Toprağımız sadece bir “üretim faktörü” değildir.
Dünyamızın artan nüfusunu beslemek için oluşan tarımsal üretimi artırma ihtiyacı nedeniyle, topraklarımız artık bir “üretim faktörü” olarak kullanılamaz. Aslında toprak, değiştirilebilir veya değişebilir bir meta olarak kabul edilmekten çok, ortak bilinçte kendine ait bir yer ve anlam taşımayı talep eder.
Son zamanlarda gözlemlenen, iklim zorluklarındaki ani değişikliklerle birlikte, dünyanın birçok bölgesinde su kıtlığında artış yaşanmaya başladı ve bu da toprak koşullarıyla ilgili endişeleri artırıyor. Ektiğimiz ‘zemin’i hem toprak hem de pazarın artan gıda talebini karşılamanın temel aracı olarak ele alıp aynı zamanda üretici için mahsulün ekonomik sürdürülebilirliğini engellemeden verimliliğin ve üretkenliğin korunduğu, derinlemesine bir değerlendirmeye ihtiyacımız var. İleriye dönük olarak, bu karmaşık tema ve sonuçları ancak bütüncül bir bakış açısıyla tartışılırsa bir sonuca ulaşılabilir.
Uğur Gürses
Ekonomist - Gazeteci Yazar
Ankara’da doğdum.
1985 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nden mezun oldum.
Çalışma hayatına 1986 yılında T.C. Merkez Bankası’nda başladım.
Döviz kuru politikası, portföy yönetimi, döviz rezerv yönetimi ve açık piyasa işlemleri konularında çalıştım.
Kariyerimde ana değişimler hep ekonomik krizlerle oldu.
1994 krizinin sonlarında Merkez Bankası’ndan ayrılıp (5 Nisan kararları sonrası) özel kesime geçtim; 2000 Eylül ayına kadar ticari bankalarda üst kademe yöneticilik yaptım.
2001 krizi öncesinde bankacılığı bırakarak medya sektörüne geçtim. 2000-2005 arasında CNN TÜRK televizyonunda ekonomi yorumculuğu ve ekonomi haber yöneticiliği yaptım. Yorumculuğu 2012 yılında SKYTÜRK360 televizyonunda sürdürdüm.
1999 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinde başladığım günlük ekonomi ve finans yazılarına, daha sonra Yeni Binyıl gazetesinde devam ettim.
2001 yılında yazılarımı Radikal gazetesinde sürdürdüm.
2014 Nisan ayından 2018 Temmuz ayına kadar Hürriyet’te yazdım.
2018 krizi öncesinde de Hürriyet’ten ayrılmış oldum. Devamında yazılarımla bu blogu canlandırırken, çeşitli online haber mecralarında da yazmaya devam ettim. En son T24’te yazıyorum.
Zaman zaman konuşmacılık yapıyorum; şirketlere, kurumlara Türkiye ekonomisini, gelecek on yıllarda dünya ekonomisini, mikro çapta da değişen ekonomiyi anlatıyorum.
Şarabın Ekonomisi; İhracatta neler yapılmalı?
Tarım ve ticaret politikasını yürütenler halâ “sofralık üzümü kurut, sat” basamağında kalmış durumda. Ancak hamasi konuşmalarda ‘katma değerli ihracat’ söylemiyle şampiyonluğu ise kimseye bırakmıyorlar
Tarım politikasını yönetiyor olduğunuzu düşünün; ülkenize her yıl para harcamak için normal koşullarda 40 milyon turist geliyor, bunların 20 milyona yakını kişi başı geliri yüksek olan ülkeler ile orta gelirli ülkelerin geliri yüksek vatandaşları. Ülkenize geliyorlar, yeme-içme mekanlarını ziyaret edip, tarihi ören yerlerini, müzelerini geziyorlar, yaz-kış doğanın tadını çıkarıyorlar. Nihayetinde de para harcayıp, ülkemiz yurttaşlarına üreticilerine yıllık kabaca 30 milyar dolar gelir yaratıyorlar. Basit tarifi ile ihracatı kendi evimizde yapıyoruz. Bunla da kalmıyor; ülkelerine döndüklerinde tanışmış oldukları bir damak hafızası ve markalar kalıyor belleklerinde; ileriye dönük bir dış talep, ihracat potansiyeli.
Yeme-içmenin en önemli parçalarından biri yerel düzeyde üretilen içkiler. Bunda da en önde şarap geliyor.
Maddalena Schiavone
Slow Wine Coalition Direktörü
Maddalena Schiavone İtalya’da büyüdü. İçmeye başladığı ve University of Gastronomic Sciences’dan mezun oldu. İspanya’da Organik Hayvancılık ve Tarım alanında yüksek lisans yaptıktan ve kelimeler ve yiyeceklerle birkaç yıl çalıştıktan sonra, üreticiler, profesyoneller ve “İyi, Temiz ve Adil Şarap” severler ağı olan Slow Wine Koalisyonu’nu koordine ediyor. Birbirimize yardım etmenin bir yolunu Salyangoz sembolü altında yavaş ve sürdürülebilir üretimde arıyoruz.
Slow Wine Koalisyonu ve Topluluğun Gücü
SLOW WINE KOALİSYONU, ŞARAP DÜNYASINDAKİ TÜM AKTÖRLERİ, TEDARİK ZİNCİRİ, ŞARAP ÜRETİCİLERİ, ŞARAP SEVENLERİ VE PROFESYONELLERİ BİR ARAYA GETİREN ULUSLARARASI, KAPSAYICI VE İŞBİRLİĞİNE YÖNELİK BİR AĞDIR.
Birlikte üretim dünyası ile tüketim dünyası arasında bağlantılar kuruyor ve ilişkileri geliştiriyoruz!
SWC’nin amacı, farklı bağcılık bölgeleri arasında diyaloğu teşvik etmek, üyelerini cesaretlendirmek ve onları sürdürülebilirliğe yönelik bu büyüme ve dönüşüm sürecinde şarap üreticilerini destekleyen somut adımlar atmaya motive etmek ve rollerinin daha iyi anlaşılmasına yönelik bu önemli adımları hız ve tutarlılık içinde atmaya teşvik etmektir.
Tüm ağ, ortaklaşa oluşturulmuş bir İyi, Temiz ve Adil Şarap Manifestosu imzaladı. Manifesto’ya göre yapılan şarap üretimi ve tüketimi yoluyla, kimyasalların ve monokültürlerin kullanımından çıkarılması, teruarlar ve bölgeler arasında biyoçeşitlilik ile bağlantımızı yeniden kurarak bağcılığın geleceğini olumlu yönde etkilemeyi amaçlıyoruz.
Birkaç yıldır, dünyanın dört bir yanından öncü bağcılar, rotayı değiştirmemiz gerektiğinin bilincine vardı ve bu durumu paylaştı. Ancak bu değişim tek başına hareket ederek gerçekleşemez. Bu nedenle şarapseverleri ve profesyonelleri bir araya gelmeye ve güçlü çevresel, etik ve sosyal değerlere sahip şarapların tanıtımında ve tüketiminde temel rol oynamaya çağırıyoruz. Bu destek, ekonomik ve ekolojik yeniden yapılanma döneminden geçerken, şimdi her zamankinden daha önemli.
Slow Wine, şarabın rolünün artık sadece hedonistik olamayacağı, gerçek çevresel sürdürülebilirliği, kırsal alanların savunulmasını ve sosyo-ekonomik gelişmeyi teşvik eden bir değişimin itici gücü olması gerektiğine dair ortak bir farkındalıkla şarap dünyasının tüm kahramanlarını bir araya getirmeyi amaçlıyor.
Prof. Dr. Elman Bahar
Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Elman BAHAR, 1967 yılı Silistre (Bulgaristan) doğumludur. 1978 yılında ikili göç anlaşması ile Türkiye’ye gelerek Tekirdağ’a yerleşti. İlk, Orta ve Lise Öğrenimini burada tamamladıktan sonra 1985 yılında Trakya Üniversitesi Tekirdağ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü’nü kazandı. Lisans öğrenimini1989 yılında bitirdi ve aynı yıl Trakya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde Yüksek Lisans öğrenimine başladı. 1990 yılında Araştırma Görevlisi sınavını kazanarak Bahçe Bitkileri Bölümü’nde çalışmaya başladı. 2005 yılında aynı okulda mevcutlara ilaveten Bağcılık ve Şarapçılık Programını açtı. Bu program sonradan Şarap Üretim Teknolojisi adını aldı ve halen ülkemizde faaliyette olan tek programdır. Şarap Üretim Teknolojisi Programı için gelişmiş bir laboratuvarın yan ısıra, tadım salonu, imalathane, mahsen, temel analiz laboratuvarını ve bağları oluşturdu. 1989 ve 2022 yılları arasında Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü, Özel Bağ ve Şarap İşletmeleri ile Üniversite iş birliği çerçevesinde, bağcılığın sorunları, çözüm önerileri ve geliştirilmesi, hidroponik sistemler, asma fidanı üretimi, şaraplık ve sofralık üzüm kalitesi, asma fizyolojisi, su stresi, yerel şaraplık çeşitler, yerel asma tipleri vb konularda birçok proje ve araştırma çalışması sonuçlandırmıştır. 2017 yılında Profesör ünvanını alan Elman BAHAR 2019 yılından bu yana Bahçe Bitkileri Anabilin Dalı Başkanlığı ve Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanlığı görevlerini yapmakta ve çalışmalarını yürütmektedir.
Üzüm ve şarap insanlık tarihi kadar eskidir ve tarih sürecinde insana her zaman yakın olmuş ve onunla bütünleşmişlerdir. Şarabın anası asma fidanının günümüzden kabaca 11000 yıl önce insan topluluklarına yakın yerlerde yetiştiği fosil çalışmaları ile belirlenmiştir. Üzümden ilk şarap yapımının ise Milattan 5000-7000 yıl önce Anadolu’da, Mezopotamya’da ve çok kısa bir sure sonra da Trakya’daki uygarlıklar tarafından başlatıldığına dair bulgular vardır. Bu gün şarap üretiminde önde giden İtalya, Fransa ve İspanya gibi Akdeniz Ülkeleri Anadolu’dan Egedeki Yunan Adalarına genişleyen asma fidanı ile MÖ 1000’li-500’lü yıllarda tanışmışlardır.
Trakya’da, Traklar’a ait tümülüslerde yapılan kazılarda şarap üretim ve tüketimine dair eşyalar bulunmaktadır. Mürefte yakınlarında, Hoşköy’de yapılan kazılarda bulunan amforalar ve amphora imalathaneleri, buranın bir şarap ihracat merkezi olduğunu göstermektedi. Burada bulunan amforalar ve amphora imalathaneleri, Üsküp üzerinden İğneada’ya, oradan da Kıyıköy’e geçen ve Karadeniz limanlarına şarapların taşındığı yollar üzerinde bulunan Tarihi Şarap Yolu bunun kanıtıdır. Herodot’a göre antik çağların en savaşçı toplumu olan Traklar, gittikleri her yere en iyi bildikleri üç şeyi götürdüler; At, şarap ve savaş derken Traklar’ın şarap ile olan yakın ilgilerinden bahsetmektedir. Çok Tanrılı devirlerde bazı yerler ve şeyler Tanrılar’a adanmıştır. Söz gelimi Trakya, Şarap Tanrısı Dionysos’a adanmıştır. Bu nedenle Trak toplumunda Dionysos rituellerinin yapıldığı tabiri doğru ise manastırlar bulunmaktadır. Bugünkü Ganos’un zirvesi de bu alanlardan biridir.
Kökeni Kafkas olan asmanın Hititlere ve sonra da batıya yönelmesinde Traklar’ın önemli rol oynadıkları kolaylıkla söylenebilir. Buna göre, şarap batıda tanınmadan önce ilk defa Anadolu’da tadımlanmıştır. Zaten Trakya Bölgesinin şarap kültüründe hem ekolojik enlem kuşağı olarak, hem de üstünde yaşayan uygarlıklar olarak köklü bir birikimi bulunmaktadır. Trakya yeryüzünün en eski şarap üretim ve tüketim bölgesi olarak bilinmektedir. Mürefte’nin üzerindeki köylerin büyük çoğunluğu (Çınarlı, Mursallı, vb.) geçmişte ağırlıklı olarak Rumların yaşadığı köylerdi. Geçmişte bu köylerdeki her Rum evinde şarap yapımında kullanılan el aletleri bulunmaktaydı. Rumlardan kalma evlerde, sahile kadar döşenmiş kanallarla üzüm şıralarının sahildeki fıçılara boşaltıldığı bilinmektedir. Evliya Çelebi’nin 1658 yılında Kırlareli’ni ziyaretinde söylediği bağlar o kadar çok ki insan arasında kaybolur beyanı yakın tarihlere kadar bu bağcılık ve şarap üretimi geleneğinin Trakya’da yerleşik olduğunu kanıtlamaktadır.
Geçirdiği bazı gerileme ve yükselme dönemlerinden sonra günümüzde Trakya Bölgesinde bağ alanları ve şarap üretimi tekrar önem kazanmaktadır. İlk olarak mübadele sonrası 1923-1928 yılları arasında gerçekleşen ve 1.700.000 insanımızın balkanlara gönderilmesi; 500 insanımızın da balkanlardan getirilerek başta Trakya olmak üzere Anadolu topraklarına iskanı sürecinde bir süre olumsuz olarak etkilenmiştir. Bu süreçte gerek bağ alanları ve gerekse de şarap imalathaneleri bir süre üretimden düşmüş, haksız bazı işgaller de olmuştur. Ayrıca ilgi ve bilgi noksanlıkları nedeniyle gerek bağ alanlarının bakımı ve gerekse de şarap imalat prosesi anlamında aksaklıklar yaşanmış ve üzüm ile şarap kalitesi de olumsuz olarak etkilenmiştir. Ancak devletin iskanla gelen yeni yerleşimcilere (Çizelge 1) ve bölge insanlarına bu alanları tahsisinden sonra tekrar düzene oturmuş ve üretim artarak devam etmiştir.
Çizelge 1. 1923-1927 yılları arasında Trakya şehirlerine iskan edilen nüfus.
Şehir |
İskan Edilen Nüfus |
Şehrin nüfusu |
İskan Edilen Nufus Oranı |
Edirne |
49.441 |
150.840 |
33,0 |
Kırklareli |
22.119 |
108.989 |
31,0 |
Tekirdağ |
33.728 |
121.446 |
28,0 |
105.388 |
Ancak özellikle gıda güvenliği açısından alkollü içkilerin üretiminde yaşanan muhtelif sıkıntılar ve 1932 yılında, alkol üretiminin kökeni 1862 yılına dayanan Devlet TEKEL’ine bağlanması gerçekleşmiştir. Bu arada Tekel tarafından Fransa’dan getirilen şarap uzmanı M. Emile Bouffart’ın verdiği rapor üzerine 1931 yılında TEKEL tarafından Tekirdağ şarap fabrikası modernize edilmiş ve ülkemizin endüstriyel şarapçılıkta ilk işletmesi olmuştur. Tekirdağ şarap fabrikası 1967’den itibaren rakı üretimi de yapmaya başlamıştır. İlk açıldığında 1.000.000 Lt şarap üretim kapasitesi olan fabrika 2000’li yıllarda 16.000.000 Lt şarap ve 15.000.000 Lt üretim kapasitesine ulaştı. Tekirdağ Şarap fabrikasının kapasite artışı ve Trakya’da yeni fabrikaların işletmeye alınmasına (Şarköy, Mürefte, Uçmakdere, Kırcasalih vb) bağlı olarak bölgede bağ alanları da artış göstermiş ve 2000 yıllarda 120.000 dekarlara ulaşmıştır. 2021 yılında ise bu değerler maalesef 30.000 dekar seviyelerine inmiştir. Çok yüksek şaraplık üzüm potansiyeline sahip birçok bölge şu anda ya terkedilmiş halde veya diğer tarım kollarına geçmiştir.
TEKEL’in alkollü içki üretimini üstlenmiş olmasının kısa ve uzun vadede ülkemiz şarapçılığına olumlu ve olumsuz yönde etkileri olmuştur.
-Gıda güvenliğinin ve hijyenik üretimin sağlanması
-Fabrikalarda istihdam yaratılması
-Bağ alanları ve dolayısıyla bağcılıktan geçimini sağlayan insan nüfusunun artması
-Birim alandan alınan verimde artış sağlanması
-Yerel çeşitlerimizin (Papazkarası, Yapıncak, Karalahna, Karasakız, Adakarası vb) yanı sıra bazı Fransız çeşitlerinin (Gamay, Semillon, Cinsaut, Clairette, Pinot Noir vb) de bölgede yaygınlaşması
-Taban fiyat uygulaması ile üzüm fiyatlarının maliyetinin altına düşmemesinin sağlanması
-Şarap fiyatlarının fiyat-kalite paritesine uygun belirlenmesi sonucu insanlarımızın alım gücüne hitab eden ürünlerin ortaya çıkarılması
-Şaraptan ziyade, şaraplık üzümden para ve dolayısıyla yüksek kazançlar elde edilme düşüncesinin yaygınlaşması
-Buna bağlı olarak şaraplık üzüm çeşitlerinde verimin kontrolsüz bir şekilde artması
-Verimin gereğinden fazla artırılması sonucu şarap kalitesinin düşmesi
-Butik (aile) tipi şarap işletmelerinin yok olması
-Ailelerde şarap üretim bilgisi ve kültürünün uzun vadede yok olması
-TEKEL dışındaki şarap üreticilerinin rekabet gücünü zayıflatması
-Özel şarap üreticileri gibi uzmanlar eliyle bağ denetimlerinin yapılmaması sonucu kaliteli üzüm alımının yapılamaması
-Şarap kalitesinin düşmesiyle birlikte tüketici tercihlerinin diğer içecekler yönüne kayması
-Şarap kalitesinin ve fiyatının düşmesi nedeniyle insanlarımızın bunu içilemez bir düşkün içkisi olarak görmeye başlaması
-Dünyanın en kaliteli üzümlerini üretme potansiyeli olan Terroir’larımızın değerlerinin algılanamaması
-Yabancı çeşitlerin yaygınlaşması ile birlikte yerel çeşitlerimizin değerini kaybetmesi ve üretim alanlarının azalması
-Getirilen yabancı çeşitlerin büyük çoğunluğunun yüksek verime dayalı üretime hitap etmesi
-Sauvignon Blanc, Chardonnay, Viognier, Riesling, Cabernet-Sauvignon, Merlot, , Pinot Noir, Syrah, Cabernet Franc, Malbec vb kaliteli yabancı çeşitleri özel sektör üretim prosesine almasına rağmen TEKEL’in hiç ilgilenmemesi
-Büyük bir ekonomik ve sosyal güç olmasına rağmen yerel çeşitlerimizin geliştirilmesi, Önolog yetiştirilmesi gibi konulara ilgisiz kalması
-Kampanya döneminde butik şarap işletmelerinin 1-2 saat içerisinde işlemeye alabildiği üzümleri TEKEL’in günlerce bekletmesi,
-Üzüm getiren bağcılara ait traktörlerin kilometrelerce kuyruk oluşturması ve bir haftaya yakın beklemesi sonucu fermantasyonun çoğunlukla burada başlaması. Dolayısıyla kaliteli şarap üretme şansının azalması,
-Üzüm hasatlarında fenolik ve aromatik olgunları dikkate almaksızın sadece endüstriyel olgunluğun dikkate alınması ve bu nedenle kaliteli şarap üretim şansının yitirilmesi gibi konular ilk akla gelenlerdir.
Ancak TEKEL’in 2003 yılında satılmasından sonra fiyat dengeleyici ve üreticiyi koruma özelliğine sahip başka bir oluşum bulunmadığından üzüm fiyatları birkaç yıl içerisinde yaklaşık 1,0 dolardan 0,2 dolarlara kadar düşmüş ve bu durum neredeyse 2019 yılına kadar sürmüştür. Satılan şarap fabrikalarının birkaç tanesi hariç diğerleri üretim dışı kalmış ve bölgede şaraplık üzüm üreterek para kazanmak hayal olmuştur. Bunun yansıması ise 120.000 dekarı aşan bağ alanlarının 30.000 dekarlara düşmesi şeklinde olmuştur.
Bu süreçte Ülkemiz bağcılığı ve şarapçılığı kabuk değiştirmeye başlamış ve 20 yıl gibi kısa bir sürede yüksek kalitede üzüm ve şarap üretmeyi hedefleyen ve başaran 200’ü aşan sayıda butik şarap işletmesi kurulmuştur. Aynı dönemde bölgede yer alan ve kendisini yenilemeyen (bilimsel, teknik altyapı, yetişmiş eleman vb konularda) 40’tan fazla işletme yok olurken 20’den fazla hedefli butik şarap işletmesi üretime geçmiştir.
2000’li yılların başında yabancı önologların “içecek şaraptan vazgeçtik şaraplarınızın büyük çoğunluğu tadına bakılacak durumda değil” ifadelerini kullanmaları bizleri ne kadar üzmüş ise, bugün yerel ve yabancı çeşitlerden ürettiğimiz şarapların kalitesi ile dünyada hak ettiğimiz yeri aldığımız kanaatindeyim. Ayrıca bu dönemde birçok gencimiz gerek yurt içinde ve gerekse de yurt dışında önoloji eğitimi almış, ülkemizdeki yabancı önologlar eşliğinde veya bağımsız olarak çok kaliteli şaraplar yapmayı başarmışlardır.
Prof. Dr. Elman BAHAR
Dr. Mark Soileau
Bağımsız Akademisyen
Türkiye’de mistik dini gelenekler ile şarap ve şarap yapımının kültürel tarihini inceleyen bir kültürel antropolog ve din tarihçisidir.
Süryani Şarabı ; Tarih, Kimlik ve Özgünlük
Tur ‘Abdin (Mardin ili) bölgesinde bağcılık şu anda bir rönesans geçiriyor. Ev şarabı üreticileri, bölgenin gördüğü turizm artışı sebebiyle yerel şaraba artan talebi karşılamak için son yıllarda üretimi genişletti. Midyat’ta yeni şarap imalathaneleri de üretime başlamış, eski Mardin ve Midyat kentlerinde tadım dükkanları açılmıştır. Orada üretilen ve satılan şarap, “Süryani Şarabı” olarak bilinmeye başladı ve bu şekilde pazarlanması, otantik bir deneyim arayan turistler arasında popülaritesinin artmasına yardımcı oldu. Ancak bu modern gelişmeler Tur Abdin’deki şarapçılık tarihinde önemli bir anı yansıtsa da, bu tarih aslında oldukça uzun ve en azından tarihi kayıtların görmemize izin verdiği kadarıyla geriye gider. İnsanların bölgede sürekli olarak en az üç bin yıldır ve muhtemelen çok daha uzun süredir şarap yapıyor olması mümkündür. Ancak tarih ilerledikçe şarabın üretimine ve tüketimine katılan insanlar için şarap ve şarap yapımının kültürel önemi değişen koşullara göre sürekli değişerek onların dini ve toplumsal kimliklerinde izler bırakmıştır. Bu makalenin amacı Tur ‘Abdin’in uzun bağcılık tarihini en eski zamanlardan günümüze kadar takip etmek, değişen tarihsel zorunluluklarla birlikte öneminin nasıl değiştiğini anlamak ve bunun zaman içinde devam eden ve Tur ‘Abdin coğrafyasına bağlı Süryani halkının gelişimi üzerindeki etkilerini ölçmektir.
Udo Hirsch
Gelveri Şarapları - Kurucu Ortak, Winemaker
45 yıldan fazla süredir uluslararası çevre geliştirme ve koruma kuruluşlarında gönüllü olarak çalışmıştır. Udo, meyve bahçesi büyüklüğünde doğal ve biyolojik çeşitliliğe sahip bir bölgede şarap üretmektedir.
1435 Çeşit Otokton Anadolu Üzüm Asmaları
Anadolu’daki çok yüksek miktarda yerli asma, Anadolu’nun farklı topraklarına, bölgelerine ve iklimlerine binlerce yıllık adaptasyonun sonucudur. Diğer bir faktör de köylüler ve şarap üreticileri tarafından asmaların çoklu kullanımlarıdır.
Anadolu üzümlerinden elde edilen başlıca ürünler şunlardır:
Pekmez
Kuru üzüm
Sofralık üzüm
Üzüm suyu
Sirke
Salamura sebze ve meyveler (sirke ve/veya tuz ile)
Asma yaprağı
Şarap
Geçmişte, Avrupa şarap üretimine neredeyse yalnızca az sayıda başarılı asma üzerinde yoğunlaşmıştı. Ancak Türkiye’de birçok yerli asma, geleneksel geçimlik bir ekonomi çerçevesinde ve çok amaçlı olarak asmalarda varlığını sürdürmüştür.
Resmi bir bağda bir üzüm çeşidinin genel kullanımının aksine, geleneksel Anadolu çiftçisi her zaman beş veya sekiz farklı çeşit kullanır.
Profesyonel şarap üreticileri ile köylüler arasındaki diğer büyük ve önemli fark, asmaların yetiştirilmesidir.
Asmaların tel sistemi ile terbiye dilmesi, seri üretimi ve mekanize işlemeyi destekler. Profesyoneller çoğunlukla bu yöntemi kullanır. Anadolu köylüleri için özellikle yüksek Anadolu yaylalarında üzümlerinin en iyi terbiyesi Gobelet formu ile olmaktadır. Bu eski geleneksel yöntem kolay, ekonomik ve başarılıdır. Bu yöntemle asmalarınızı en doğal şekilde çalıştırabilirsiniz.
Bu, Doğal Şarap üretimi ve onun heyecan verici geleceği için temel bir gerekliliktir.
Mehmet Gürs
Şef - Girişimci
Türkiye’ye taşındığı 1996’dan beri öncü ve başarılı birçok yiyecek-içecek işletmesinin kurucusu ve işletmecisi olan Mehmet Gürs, gastronomik destinasyondan rahat lokantaya, gece kulübü ve bardan yeni nesil kahve kavurma tesisi ve kahve dükkanına kadar birçok konseptin arkasındadır. Geçmişteki başarılı markaların bazıları; Downtown, NuTeras, Lokanta, numnum ve Kronotrop’tur.
Uzun yıllar çoklu marka ve şubeyi, kurduğu İstanbul Yiyecek ve İçecek bünyesinde işletmiştir. Mikla haricindeki markalar ve işletmeler, başarı bir şekilde satılmıştır. Gürs, 2015 yılından beri “The World’s 50 Best Restaurants” listesinde yer alan ve dünyanın en iyi lokantaları arasına giren Mikla’nın ortağı olarak devam etmektedir.
Mikla’ya ilave olarak muhtelif küresel projelerde One&Only ve Accor otel grupları ile iş birliği yapmaktadır.
Birçok kişi tarafından, İstanbul’un çağdaş lokantacılığının öncüsü olarak tanınan Mehmet Gürs, aynı zamanda vizyoner “Yeni Anadolu Mutfağı” ile bölgeye yayılan yeni bir hareketi başlatmıştır. Bu yaklaşımda, geleneksel ve gerçekten “asil” ürünlere saygı ile, eski ve yenilikçi yöntemlerle yarının mutfağını yaratma çabası vardır. Yıllar boyunca yoğun araştırmalar ve yaratıcı süreçler sonucunda şefler, tam zamanlı saha araştırmacıları, köylüler, anneler ve dedeler ile birlikte, bölgenin ürünleri, yöntemleri, alışkanlıkları hakkında derin bilgi birikimi ve ağ oluşmuştur. Tüm bu çalışmalar, toprağın gerçek sahipleri ve şehirlerdeki şefler arasında başarılı bir iş birliği ile sonuçlanmıştır.
2021 senesinde rakıdaki alışılmış sınırları zorlayan ve hem hammadde kullanımını hem de üretim süreçlerini kurcalayan PROTOTİP:RAKI projesini başlattı.
Mehmet Gürs uluslararası konferanslarda aranan bir konuşmacıdır. Öncü küresel gastronomi ve turizm eğitim kurumları ile yakın çalışmalarına devam ederek birikimini gelecek nesillerle paylaşmaya devem etmektedir. Uluslararası YEDİ konferansının kurucularından biridir. YEDİ, dünyadan şef, üretici, bilim insanları ve kanaat önderlerini yiyecek ve gelecek hakkında yoğun tartışmalar için bir araya getirmektedir.
Gürs’ün uzun yıllar sürdürülebilirlik, sağlık, çiftçilik ve gıda israfı alanlarındaki çalışmalarını “Ruhun Doysun” projesi ile geniş kitlelere ulaştırmıştır.
Gastronomi ve turizm alanlarında dünyanın öncü üniversitesi Johnson & Wales University, 2019 yılında Gürs’e Mutfak Sanatları alanında Fahri Doktora Unvanı vermiştir.
“Her lokma ve yudum ile Dünya’nın gerçekten değiştirilebileceği” inancı ile yoluna devam etmektedir.
PROTOTİP:RAKI – A Work in Progress
Sürekli kendini yenileyen, geliştiren bir yaklaşımla, her sene, her hasatla, daha iyi bir rakı yapmak üzere yola çıktık. Aynı zamanda rakının sınırlarını da biraz zorlayalım dedik. Üzümü, anasonu, üretim sürecinin tüm aşamalarını kurcaladık. Kurcalamaya da devam ediyoruz. Hem bilimle hem de duygularımızla ilerliyoruz. “Prototip” isminden de anlayacağınız gibi, bu aslında hiç bitmeyen bir süreç. Senelerce aynı reçeteyle ilerlemek yerine her sene, her reçete ile evrilerek, geliştirerek bir öncekinden farklı ne keşfedebiliriz diye bakıyoruz. Daha lezzetli nasıl yaparız diye birçok konuyu zorlamaya devam ediyoruz. Hangi üzümü kullansak? Anason ne olmalı, ne kadar olmalı? Nasıl bir yöntem kullanalım? Nasıl bir tat profili istiyoruz? Mevsim nasıl geçti? Dinlendirirken çelik tank mı, meşe fıçı mı, başka ağaç mı, yoksa toprak küp mü ya da bunların karışımı mı? Geriye bakınca bir önceki sene neyi farklı yapardık? Bunlar kendimize sorduğumuz sorulardan sadece bazıları. Keşfedecek daha çok şey var…
Cemre Torun
Yemek yazarı, gastronomi danışmanı
1975 İstanbul doğumlu Cemre Torun, üniversite eğitimini Georgetown Üniversitesi’nde İşletme, yüksek lisansını Boğaziçi Üniversitesi Klinik Psikoloji bölümlerinde tamamladı. Amerika ve Türkiye’de her iki alanda da çalıştıktan sonra 2010 senesinde yemek yazıları ve araştırmalarına başladı. Halen yemek editörü olduğu Vogue Türkiye dergisinin yanı sıra GQ ve Condé Nast Traveller Türkiye’nin yeme-içme editörlüğünü yaptı. Yazıları birçok farklı yerli ve yabancı yayında; MAD Dispatches, Fool, Fare gibi uluslararası yemek kitaplarında yayınlandı. Netflix’in Chef’s Table ve Ugly Delicious programlarında uzman konuk olarak yer aldı.
Cemre Torun aynı zamanda The World’s 50 Best Restaurants kuruluşunun Türkiye, Yunanistan, İsrail ve Balkanlar bölgesinden sorumlu Bölge Başkanı. Ayrıca uluslararası gastronomi konferansı YEDİ’nin kurucularından. 2019 senesinde dördüncüsü gerçekleşen YEDİ, dünyadan şef, üretici, bilim insanları ve kanaat önderlerini yiyecek ve gelecek hakkında yoğun tartışmalar için bir araya getirmekte ve dünyanın en etkili yemek konferanslarından biri sayılmakta.
Cemre Torun’un “İçindekiler” ve “İçindekiler 2” adlı yüzlerce özgün tarif içeren, mevsimsel malzeme odaklı yemek kitapları bulunuyor. Ayrıca Covid-19’un ilk aylarında yeme-içme sektörüne yardım amacıyla “Restoranlar Evde” projesini gerçekleştirdi. İstanbul’un 100 restoranından tariflerin, gastronomi dünyası öncülerinin katkılarının ve onlarca markanın desteğinin bulunduğu kitaptan elde edilen tüm gelir binlerce sektör çalışanına destek sağladı.
Cemre Torun, yemeğin dokunduğu sosyolojik, psikolojik ve çevresel konuları araştırmaya, yazmaya ve bu konularda eğitim ve danışmanlık vermeye devam ediyor. Ayrıca sürdürülebilirlik ve gıdaya saygı alanlarında öncü olarak kabul edilen Ruhun Doysun platformunun içerik danışmanlığını, web sitesi ve dergi/kitap editörlüğünü yürütmekte.
PROTOTİP:RAKI – A Work in Progress
Sürekli kendini yenileyen, geliştiren bir yaklaşımla, her sene, her hasatla, daha iyi bir rakı yapmak üzere yola çıktık. Aynı zamanda rakının sınırlarını da biraz zorlayalım dedik. Üzümü, anasonu, üretim sürecinin tüm aşamalarını kurcaladık. Kurcalamaya da devam ediyoruz. Hem bilimle hem de duygularımızla ilerliyoruz. “Prototip” isminden de anlayacağınız gibi, bu aslında hiç bitmeyen bir süreç. Senelerce aynı reçeteyle ilerlemek yerine her sene, her reçete ile evrilerek, geliştirerek bir öncekinden farklı ne keşfedebiliriz diye bakıyoruz. Daha lezzetli nasıl yaparız diye birçok konuyu zorlamaya devam ediyoruz. Hangi üzümü kullansak? Anason ne olmalı, ne kadar olmalı? Nasıl bir yöntem kullanalım? Nasıl bir tat profili istiyoruz? Mevsim nasıl geçti? Dinlendirirken çelik tank mı, meşe fıçı mı, başka ağaç mı, yoksa toprak küp mü ya da bunların karışımı mı? Geriye bakınca bir önceki sene neyi farklı yapardık? Bunlar kendimize sorduğumuz sorulardan sadece bazıları. Keşfedecek daha çok şey var…
Dr. Fatma Eraslan
Ziraat Mühendisi – Farmi Tarım Kurucusu
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü mezunudur. Tarım Bakanlığı araştırma Enstitülerinde sebze, meyve, patates hastalık ve zararlıları üzerinde 27 yıl çalışmış; çalıştığı konularla ilgili yurtiçi/yurtdışı inceleme ve mesleki eğitimlere katılmıştır. Doktorasını patates toprak hastalıkları üzerinde tamamlamış ve bitki hastalıkları ile ilgili eğitimler vermiştir.
Bakanlıktan emekli olmasından sonra Türkiye’nin en büyük donuk gıda şirketinde Zirai Ürün Geliştirme Yöneticisi olarak on yıl hizmet vermiştir. Bu süreçte batı ülkelerinde yaygınlaşmaya başladığını gördüğü BİYOFUMİGASYON konusunun memleketimizde tanıtılması ve uygulanması konusuna kendini adamıştır. Bu amaçla 2012 de kurduğu FARMİ Tarımsal şirketinde çabalarına devam etmektedir.
Mesleki yayınlarına ek olarak, iş ve özel seyahatlerindeki sıra dışı anılarını anlattığı “FATOŞ ANNEANNENİN SEYAHATNAMESİ” isimli bir kitabı pandemi sürecinde yazmıştır.
BAĞLARDA YEŞİL GÜBRELEME (BİYOFUMİGASYON) UYGULAMALARI
Resim 1. Foça karası bağında biyofumigasyon uygulaması
Resim 2. Fransa’da bağda biyofumigasyon uygulaması
Hardal ile yeşil gübreleme ilk kez Kaliforniya Napa vadisi bağlarında 40-45 yıl önce başlamış olup esas olarak kumsal yapıdaki toprakların organik madde bakımından zenginleştirilmesi ve bünyesinin düzeltilmesi hedefleniyordu. 1993 yılından beri her yıl bu bölgede hardalların çiçek açma zamanında “napa valley mustard festival” adı altında etkinlikler düzenlenmektedir.
2000 yılından sonra metil bromid başta olmak üzere pek çok toprak fumigantının tarımda kullanımı yasaklanınca Napa vadisinde biyosidal etkili hardal çeşitleri kullanılmaya başlanmıştır. 2005 yılından itibaren Fransa ve İtalya’da da bağlarda biyosidal yeşil gübreleme hızla yaygınlaşarak olağan bir tarımsal işlem haline gelmiştir. FARMİ çeşitleri ile bağlarda yapılan BİYOFUMİGASYON uygulamasında:
- Yeni tesis bağ alanları dikim öncesi dezenfekte edilmiş olur.
- Toprak yapısı düzeltilir, organik maddesi arttırılır, azot yıkanması önlenir.
- Eğimli bağlarda erozyon önlenir
- Kısa boğum virüs hastalığı taşıyıcısı olan Xiphinema index isimli nematot kontrol altına alınır.
BIOFUMIGATION application practice in vineyards
Green manuring with mustard was first started in the California Napa Valley vineyards 40-45 years ago. It was mainly aimed at enriching the sandy soils in terms of organic matter and improving their texture. Every year since 1993, events called the “Napa Valley mustard festival” have been held in this region during the blooming time of mustards.
After 2000, when many soil fumigants, especially methyl bromide, were banned in agriculture, biocidal mustard varieties started to be used in the Napa Valley. Since 2005, biocidal green manure has become widespread in vineyards in France and Italy and has become a standard agricultural process. In the BIOFUMIGATION application made in vineyards with FARMİ varieties:
- The vineyard areas of the new facility are disinfected before planting.
- Soil structure is corrected, organic matter is increased, and nitrogen leaching is prevented.
- Erosion is prevented in sloping vineyards.
- The nematode Xiphinema index, a carrier of short node virus disease, is taken under control.
Gözdem Gürbüzatik
Kurucu - Fern Kolektif, İnovasyon, Strateji, Yiyecek ve Alkollü İçecekler
ODTÜ İşletme bölümü lisans diplomasından sonra İngiltere’de Pazarlama uzmanlığında MBA yaptı. Uluslararası markalarda pazarlama alanında yönetici olarak çalıştı. Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesinde Örgüt Teorisi ve Strateji konusunda doktora programına devam ettikten sonra 2004-2020 yılları arasında Mey Diageo’da pek çok görev üstlendi. Pazarlama, Kayra şarapları, rakı kategorisi ve inovasyon bölümlerinde yöneticilik yaptı. Pek çok alkollü içki markasının lansman projesini yönetti. IWSA’nın (International Wines and Spirits Academy) kuruluş projesini gerçekleştirdi. Mey Diageo’daki yöneticiliği döneminde, yurt dışında Türk Şaraplarının tanıtımını hedefleyen “Wines of Turkey” projesinden sorumlu olarak Şarap Üreticileri Derneği’nde Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yerine getirdi. Yerel Anadolu üzümlerine yönelik ilk tanıtım çalışmalarında aktif rol aldı.
2021’den bu yana kurduğu Fernkolektif markasıyla alkollü içecekler ve inovasyon stratejileri alanında bağımsız danışmanlık yapıyor. Şarap ve alkollü içkilerin Türkiye’deki gelişimi, gıda ve içecek etiği ile teorinin mevcut tüketim odaklı dünya dinamikleriyle nasıl ilişkili olduğu ve gelecekteki gıda politikaları hakkında disiplinler arası araştırmalar yapıyor.
California Vinquiry Labs Sensory Training, Plumpton College Viticulture, Wine and Spirit Education Trust Level 3 ve WSET Trainer sertifikaları sahibidir. Halen İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde ikinci üniversite programına devam etmektedir. Slow Wine Türkiye delegesi, Oldvines Türkiye tanıtım grubu üyesidir.
Umay Çeviker
Mimar - Old Vine Türkiye Temsilcisi, Slow Wine Coalition Üyesi
Wine & Spirit Education Trust (WSET) eğitimli bir mimar ve Ankara’da üyesi olduğu tadım grubu ile birlikte 18 yıldır her ay temalı tadımlar yapan bir şarap tutkunudur. Çoğunluğu Türk şaraplarına ait 4.000’e yakın tadım notunu Cellar Tracker portalında yayınlamaktadır.
Hugh Johnson ve Jancis Robinson’ın The World Atlas of Wine eserine 7. ve 8. baskılarında, Jancis Robinson, Julia Harding ve José Vouillamoz’un Wine Grapes’ine ve The Oxford Companion to Wine’ın 4. baskısına Türkiye hakkında katkıda bulunmuştur. Birçok makalesi Jancisrobinson.com’da yayınlanmıştır.
2015 yılında, gelişmekte olan şarap bölgelerine destek veren, The Vintners’ Company himayesindeki Geoffrey Roberts Ödülü’ne layık görülmüştür. Amacı Türkiye’nin kaybolmaya yüz tutmuş bağlarını, üzüm türlerini ve bölgelerini açığa çıkarmak olan bu projeyi halen; Levon Bağış ile birlikte kurduğu Yaban Kolektif girişimi ile desteklemektedir.
Dünyanın en prestijli şarap yarışmalarından biri olan International Wine Challenge’da (IWC) jüri üyesi olarak 2015 yılından bu yana görev almaktadır. Sarah Abbott MW öncülüğünde başlatılan ve amacı yaşlı asmalara ve bağlara dikkatleri çekmek olan Old Vine Conference adına Türkiye’yi temsil etmektedir. Aynı zamanda Slow Food ve Slow Wine Coalition oluşumlarının üyesidir.
Eski asmalar, yerel çeşitler
Bir asmanın hangi evrede ‘eski’ sınıfına girdiği hakkında bilimsel bir tanım bulunmuyor. Ancak ortak görüş 35 yaşından sonra bir asmanın eski olarak kabul edildiği. Dünyanın pek çok bölgesinde bundan çok daha eski asmalar var. Örneğin Avustralya’da 2009 yılında kurulan Barossa Old Vine Charter’ın dörtlü sınıflandırması, en üst yaş grubu olan ‘Barossa Ancestor Vine’ kategorisinde 125 yaş ve üstü asmalara yer veriyor.
35 yaş aynı zamanda, aldığı verimi ya da asmalarının sağlığını riske etmek istemeyen birçok üreticinin asmalarını yenilediği bir sınır. Oysaki eski asmalar; artık iyice derinlere ulaşmış kökleri, ait olduğu bölgeye ve iklime sağladığı adaptasyon ve iklim değişikliğine karşı gösterdiği direnç sayesinde henüz genç olan bağlara kıyasla daha derinlikli şaraplar verebiliyor.
Türkiye özelinde ise bu daha ziyade varoluşsal bir tartışmanın konusu. Geçtiğimiz otuz yılda türlü nedenlerle kaybettiğimiz bağ alanı yukarıda sözü geçen ve dünyanın 6. büyük şarap üreticisi olan Avustralya’nın toplam bağ alanına eşit. Hiç şüphe yok ki kaybettiğimiz bu bağlar büyük oranda yerel çeşitleri barındıran eski bağlardı.
Levon Bağış
Şarap Uzmanı ve Eğitmeni, Foxy Wine Bar Kurucu Ortak, Yaban Kollektif Kurucu Ortak
Levon Bağış̧, 1980 yılında İstanbul’da doğdu. Kamu Yönetimi eğitimi alırken şaraba merak duymaya başladı. Bu merak, zamanla profesyonel hayatı haline geldi. WSET, London Wine Academy, Ekole du Vin gibi eğitim kurumlarında sertifika programlarına katılarak aldığı sertifikalar ile bilgilerini pekiştirdi. Kavaklıdere Şarapları bünyesinde hayata geçen Türkiye’nin ilk zincir şarap butikleri Kav Butikler’in kuruluşunu gerçekleştirdi. 2003-2009 yılları arasında bağ bozumu döneminde bağda ve kavda çalışma şansına sahip oldu. 4 yıl boyunca Kavaklıdere Şarapları Pazarlama Koordinatörlüğünü yürüttü. 15 yıldır en sevdiği şeyi, yani şarapçılığı profesyonel bir meslek olarak yürütüyor. Yine Türkiye’nin en geniş kapsamlı şarap profesyoneli eğitim programlarından olan ve 2006 yılından beri Kavaklıdere Şarapları bünyesinde verilen Kavekol’u hazırlayan Levon Bağış’ın “Şarabın ABC’si” isimli bir şarap eğitim kitabı bulunuyor. Karaf Dergisi ve FEED dergisinde yazıları yer aldı. Kuruyemiş Ansiklopedisinin madde yazarıdır. Türk Mutfağının kimliklendirilmesi için önemli çalışmalardan “Yeni Yerel Sohbetlerin” kurucu ekibinde yer aldı. Salt bünyesinde yer alan “Gastronomika” projesinin danışmanlığını üstlendi. 2009-2010 ders yılında Okan Üniversitesi Gastronomi bölümünde misafir öğretim görevlisi olarak “İçki ve İçki Kültürü” dersini verdi. 2015 yılından itibaren Mutfak Sanatları Akademisinin şarap eğitimlerini vermeye devam etmektedir. Halen OBUR markası ile danışmanlık vermeye ve haftalık AGOS Gazetesi’nde ve GastreaMag, Ruhun Doysun internet yayınlarında köşe yazarlığına devam ediyor. 2016 yılından beri Londra bazlı Dünya’nın en prestijli şarap yarışması “INTERNATIONAL WINE CHALLENGE” ın jüri üyeliğini sürdürüyor.
Türkiye’nin sadece yerel üzümlerin servis edildiği tek natürel şarap ağırlıklı şarap barı ve bistrosu ‘FOXY Local&Real’in kurucu ortağıdır. Türkiye coğrafyasının en kıymetli mirası üzüm çeşitliliğini koruma ve tanıtma amacı ile yürütülen Yaban projesinin yürütücülerindendir.
Sibel Kutman Oral
Doluca Şarapları - Yönetim Kurulu Üyesi
1975 yılında İstanbul’da doğmuştur.
Lise öğrenimini Robert Kolej’de, üniversite öğrenimini Amerika’da Wesleyan Üniversitesi’nde Modern Dance ve Business Marketing konusunda tamamlamıştır.
New York Universitesi’nde Post Graduate olarak Wine Production ve Degustation eğitimi almıştır.
1998-2008 yılları arasında Doluca Şarapçılık Pazarlama ve Tic. A.Ş. ‘de Pazarlama Direktörü olarak, 2008 yılı itibariyle ise Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapmaktadır.
Levent Kömür
Mey|Diageo Genel Müdürü
Levent Kömür, Mey|Diageo Genel Müdürü. Şirket genelinde Pazarlama Direktörü ve Satış ve Dağıtım Direktörü dahil çeşitli üst düzey görevlerde bulundu.
Levent Kömür daha önce dünyanın önde gelen alışveriş pazarlama ajanslarından biri olan Integer Group’un İstanbul Ofisi Genel Müdürü idi. İş hayatına Procter & Gamble’da Marka Yöneticisi Asistanı olarak başladı, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinden sorumlu Bölgesel Marka Yöneticisi olarak çalışmaya devam etti ve Pazarlama Direktörü olarak Procter & Gamble Mısır ve Yakın Doğu’da (Mısır, Lübnan, Ürdün, Suriye ve Irak), Procter & Gamble Türkiye ve Procter & Gamble Güney ve Doğu Afrika’da bulundu. Levent Kömür, İstanbul’da büyüdü ve 1992 yılında Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun oldu.
Ali Başman
Kavaklıdere Şarapları - Yönetim Kurulu Başkanı
Saint Joseph Lisesini bitirdikten sonra üniversite öğrenimini İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümünde tamamlayıp, 1985 yılında Kavaklıdere Şaraplarında çalışmaya başlayan Ali Başman, bugün Yönetim Kurulu Başkan olarak kariyerine devam etmektedir.
TÜSİAD, Ankara Sanayi Odası, Türk Belçika Lüksemburg Ticaret Derneği, Türk Fransız Ticaret Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, İstanbul ihracatçılar Birliği Başkan vekili, Şarap Üreticileri Derneği Başkanı ve Sevda Cenap And Muzik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmektedir.
Şarap ve Gastronomi”ye de bağlı olarak, Chaine Des Rotisseurs, Wine Club of Ankara, Şarap Dostları Derneği ve Galatasaray Spor Klübü Üyeliğini sürdüren Ali Başman, müziğe ve bağcılığa olan tutkularının yanı sıra gerçek bir hayvan severdir.
Selda Tokat
Pamukkale Şarapları Yönetim Kurulu Üyesi
1970’de Denizli’nin kuzeyinde bulunan küçük ilçesi Güney’de doğdum.
Büyük bir ailenin yaşadığı büyük bir avluda büyüdüm, çok çocuklu, altı şaraphane üstü ise kapıların hiç kilitlenmediği evlerimizin olduğu, hep büyük maslar kurulan, daha çok kahkahanın duyulduğu avluda.
Şaraphaneye gelen değişik şişeleri biriktirmek ilk hobimdi, ve bu şişelerden etiketleri yırtmadan çıkarabilmek.Çocukluğumun en özel oyunu da cibrelerden şato yapmaktı.
Güney’de ilkokulu okudum, 10 yaşında İzmir’e yatılı okula gittim.Mücadele etmeyi, başa çıkabilmeyi yatılı okulda öğrendim.
Küçük bilmiş bir kız çocuğu olarak gittiğim yatılı okuldan sonra yeni hedefim, şaraphanemizde çalışmak olduğu için, Hacettepe Ü. Gıda Mühendisliğine gittim, daha okulun 2. yılında üretim değil de satış ve pazarlamada çalışmak istediğimi anladım.
Okul bittiğinde, aile işi ehliyetimi almak için dünyanın önemli şirketlerinden Unilever Ankara’da 4 yıl, İstanbul’da 1 yıl çalıştım, benim için 2. bir okul olan Unilever’den çok şey öğrendim:
1999 yılında ailemin isteği ile aile şirketinin yönetimine girdim.
2004’de kızım Su’yu neredeyse şarap kolilerinin arasında doğurdum.
Türkiye’deki çocuğu olan ve evliliğini sonlandıran hemen her kadın gibi psikoloji ile ilgilenmeye başladım, bir adım ileri götürerek sosyoloji okumaya karar verdim, ve Anadolu üniversitesi açık öğretim fakültesi sosyolojiyi bölümünü bitirdim.
İyi yemek yemek, iyi şarap içmek benim için çok kıymetli.
Haa bu arada tenisi seviyorum ancak Sharapova’ya sadece çığlıklarım benziyor.
Tamer Uysal M.Sc
Ziraat Yüksek Mühendisi Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü
1971 yılında Muğla’da doğmuştur. 1989 yılında Söke Ziraat Teknik Lisesi’nden mezun olmuştur. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nde 1997 yılında Lisans, 2009 yılında Yüksek Lisans eğitimini tamamlamıştır.
1989 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı’nda başlamış olduğu görevine 2000 yılından itibaren Tekirdağ Bağcılık Araştırma Enstitüsü’nde devam etmektedir.
“Türkiye Asma Genetik Kaynaklarının Belirlenmesi, Muhafazası ve Tanımlanması Üzerinde Araştırmalar”, “Uluslararası Asma Çeşit/Anaç Koleksiyonunun Oluşturulması ve Muhafazası”, “Türkiye Asma Genetik Kaynakları Veri Tabanı” projelerini yürütmekte olup Asma Islahı projelerinde ayrıca görev almaktadır.
Işık Gülçubuk M.Sc
Winemaker
Ege Üniversitesi Gıda Mühendisiği bölümünde mezuniyet teziyle şarap araştırmalarına başlayan Işık, 2009 yılında Fransa’da 400 kişi arasından Wine Women Awards’a seçildi. Yüksek lisansını Vinifera Euromaster’da birinci sene Monpellier SupAgro, ikinci sene Madrid Politeknik Üniversitesi’nde Şarapçılık ve Bağcılık üzerine tamamladı. Fransa’da Bordeaux, Yen Zelanda’da Marlborough, İspanya’da Cariñena ve Amerika’da Napa Vadisi’nde önemli üreticilerde hem şaraphane hem de bağlarda çalıştı. WSET Advanced sertifikası sahibi. Şarap&bağ danışmanlığı yanı sıra üniversitede Şarap Bilimi dersleri veriyor. Doğaya saygılı ve sürdürülebilir bağcılık prensipleriyle, asgari müdahale ile üretim yapan projelerde yer alıyor.
Markus Ürek PhD
Midin Şarapları - Kurucu Ortak
1977, Öğündük, idil – Şırnak’ta doğdu. Öğündük köy ilkokulu ve Midyat lisesi mezunu.
Yüksek Lisansları;
Marmara Üniversitesi İletişim, Ankara Üniversitesi, Siyaset Bilimi
Yurt Dışı Yüksek Lisansları;
The New School University, New York, Fulbright bursu ile Uluslararası ilişkiler
Doktora ve Tez çalışmaları;
Polis Akademisi, Güvenlik Stratejileri ve Yönetimi, Doktora
Çin Ortadoğu Enerji Güvenliği Politikası, Tezi
Makaleleri;
Çin ve Enerji üzerine makaleler.
Kitap;
Türkiye’de ve ABD’de Lobicilik
Doğma büyüme çiftçi ve bağcı.
2019 yılında Midin Wines’ı kurdu, 2021’den itibaren satışa başladı.
Aileye ait 150 dönüm bağ ve çevre köylerden gelen üzümlerle yıllık 60 bin şişe şarap üretmektedir.
Fatma Yiğit
Tafali Şarapları Kurucu Ortak
Tafali Bağının kurucularından Fatma Yiğit 1959’da İzmir Ödemiş’te doğdu. 1981’de Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bağ-Bahçe Bölümünden mezun oldu. Tarım Bakanlığının çeşitli araştırma ve tarımsal üretim bölümlerinde çalıştıktan sonra 2002 yılında emekli oldu. O yıl, kendisi gibi ziraat mühendisi olan arkadaşı Alime Cicerali ile bir araya gelerek, Kalecikte Kalecik Karası üzümü yetiştirmeye başladı. Şehir insanları olarak başladıkları bu iş onları toprak insanlarına dönüştürdü. 2019 yılında Tafali Bağcılık ve Butik Şaraphane’yi kurdular. Üretim kapasitesi yaklaşık 5000lt olan bu butik şaraphanede, üzümün kabuğundaki vahşi mayayla ve yalnızca Tafali Bağında yetişen üzümlerden şarap üretilmektedir.
Çağlar Bozçağa
Neferiye Şarapları - Kurucu
1978 doğumlu, ITU, kimya bölümü mezunu.
Doğduğundan beri neredeyse denizle ve doğa ile içiçe. 1986’da Saroz Körfezi’nde anne ve babasının aile restoran işletmesinde başlayan çocukluk günleri onu çok iyi bir yeme içme sevdalısına dönüştürüyor. 1986-2004 yıllarında pazar alışverişlerinde babasına yardıma giderken, sonrasında tüm pazar alışveriş ve araştırmaları yapar hale geliyor. Boş kalan tüm zamanlarını da dalış ve sörfe ayırıyor. Hep doğa ile iç içe. 2003 yılında Bozburun’da yine ailesi ile deniz mahsulleri ağırlıklı bir menü ile restorancılık serüvenine başlıyor. Dalıyor, tuttuklarını, sorumlulukla, yani denizi tüketmeden, restoranında paylaşıyor. Deniz ve deniz ürünlerinden kabuklularla olan ilişkisinden, “bu kimselerin bilmediği ve çok az tattığı şeyleri nasıl servis etmeli”, meselesine geliyor. Şaraba olan ilgisi ve yerel üzümlere, yerel şaraplara olan merakı da böyle gelişiyor. 2006 yılında, bu kez abisiyle, 24 kişilik bir restoran olarak Mavi Bar’ın hemen yanında açtıkları mekan artık uzmanlaştıkları deniz kabukluları servis eden çok özel bir mekan olarak tarihe geçiyor. Çağlar da hem denize dalmaya devam ediyor, hem de şarapla olan ilişkisini geliştiriyor. Çok özel eşleşmeler ve çok farklı yerel şaraplar ekliyor menüsüne. 2014’den bu yana Orfoz Restoran şu anki mekanında. Çağlar ise restorandaki şarap bilgisini, bölgenin yerel şarapları konusunda bir serüvene dönüştürmüş durumda. İlk başlarda, Bodrum’un pazarlarında yerel halkla sohbetlerle, üzümlerin yerlerini sorarak başladığı yola çıkışları, onu bölge çevresindeki yakın köylerde çeşitli asma türleriyle karşılaştırıyor. Bu türleri uzun ömürlü ağaçlara sarılmış ve çok yükseklere uzamış sarmaşıklar halinde buluyor. Onları zamanında o uzun ömürlü ağaçların altına dikerek emanet edenler, belki geri gelmiyorlar ama Çağlar içinde bu topraklarda yaşamış herkesin ve geçmişin sorumluluğunu hissediyor. Son birkaç yıldır da şarap denemeleri gerçekleştiriyor. Bodrum’un yerel üzümlerini gururla çevresine tattırmak onun için en heyecan verici mesele. Yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan insanların yetiştirdiği Kanlıkara (2014) ile başlayan keşifleri, Ak üzüm(2019) ve en son da Kızıl üzüm (2021) ile devam etmiş. Her ne kadar 2021 yangınlarında, bu köylerde de yanan ağaçlar ve asmalar olduysa da, yine de kurtardıkları var ve yoluna yerel olarak sadece asmalara değil, o bölgede yaşayan ve asmalara bakan herkesle güçlü dostluklar kurarak devam ediyor. Bu süreçte kurduğu Mavi İnekler projesi ile köylerdeki pek çok çiftçi emekçinin kayıp hayvanlarını fonlar bularak yerine koyacak büyük bir gönüllü ağı kurması da zaten bunun en büyük kanıtı. Yerel halkla yıllardır üzümler sebebiyle oluşmuş dostlukları sayesinde doğru kişilere destek verme şansı projeyi daha da değerli kılıyor. Neferiye markası Çağlar’ın bu heyecanlı ve Bodrum’la olan güçlü ilişkisini temsil ediyor. Bu ilişkiyi bilen dostlarla geldiği noktada artık Neferiye sadece bir marka değil, bir yerel değer sembolü.
Safiye Arifağaoğlu
Mesashuna Şarapları - Kurucu Ortak
1986 yılında Artvin’de doğan Safiye, doğaya, çiftçiliğe, yemeğe ve şaraba ilgi duyan bir aile tarafından yetiştirildi. Gürcü mirası ile doğaya ve şaraba olan tutkusuyla 2000’li yılların başında Artvin’de ilk bağları dikerek aile tüketimi için doğal şarap yapmaya başladılar.
Şirketler ve sermaye piyasası hukuku alanında 10 yılı aşkın deneyime sahip bir avukat olan Safiye Arifağaoğlu, İspanya ve ABD’de hukuk ve işletme alanında yüksek lisans eğitimi sırasında doğal şarapla derinlemesine ilgilendi.
Gürcistan’a yaptığı sık ziyaretler sırasında, eski Gürcü tekniklerini kullanarak qvevri şarap yapım sürecini öğrenmeye başladı ve ailenin doğal şarap üretimini profesyonelleştirmeye karar verdi.
O zamandan beri, şarap yapım sürecinde aktif olarak yer alan Safiye Arifağaoğlu, Mesashuna Wines’in şaraphane operasyonlarına liderlik ediyor. Amacı, her yıl mümkün olan en az insan müdahalesi ile toprağa ve doğaya saygı göstererek daha iyi doğal şaraplar yapmaktır.
Günay Yurdakul
Çamlıbağ Şarapları - Winemaker
1990 yılında dünyaya gelen Günay Yurdakul, doğduğundan beri Bozcaada’da yaşamaktadır. Yeditepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra Bozcaada’ya dönüp baba mesleği olan bağlara ve şarapçılığa gönül vermiştir. Adanın önde gelen şarap firmalarından Çamlıbağ Şarapları’nın son kuşak temsilcisi Haşim Yunatçı’nın vefatının ardından Çamlıbağ’ın üretim, kalite ve satış süreçlerinden sorumludur. Adanın yerel üzümlerini yaşatmak ve geliştirmek üzere yeni bağ alanları yaratmak en büyük uğraşıdır. Adanın Mendirek isimli dergisinde şarapçılık ve bağcılık üzerine yazılar yazan Günay Yurdakul, aynı zamanda Tenedion Otel’in kurucusu ve işletmecisidir.
Saat
Program
Açıklama
Konuşmacılar
10.00
Toplanma
Kahve & Atıştırmalık
10.45
Açılış
Kök Köken Toprak
Sabiha Apaydın
Kurucu, Kök Köken Toprak
10.50
Konuşma
Trakya Bölgesinde Bağcılık Koşulları
Prof. Dr. Elman Bahar
11.15
Panel
Şarabın Ekonomisi;
İhracatta Ne Yapılmalı?
Uğur Gürses, Moderatör
Sibel Kutman, Doluca
Seda Tokat, Pamukkale
Levent Kömür, Mey&Diageo
Ali Başman, Kavaklıdere
12.00
Konuşma
Süryani Şarabı:
Tarih Kimlik ve Özgünlük
Marc Soileau
12.25
Öğle Arası
Mutfak Sanatları Akademisi - MSA’nın hazırladığı hafif öğle yemeği
KRONOTROP Filtre Kahve
ULUDAĞ Meşrubatlar
13.35
Konuşma
Eski Bağ Şarapları İçin Güvenilir Bir Kategori Oluşturmalıyız.
Sarah Abbott
Umay Çeviker
14.00
Panel
Mikro Ölçek Makro Etki
Gözdem Gürbüzatik, Moderatör
Markus Ürek, Midin Şarapları
Fatma Yiğit, Tafalis Şarapları
Çağlar Bozçağa, Neferiye Şarapları
Safiye Arifağaoğlu, Mesashuna Şarapları
14.40
Konuşma
Bağlarda Biofumigasyon Uygulamaları
Dr. Fatma Eraslan
14.55
Konuşma
Toprak, Sadece Bir Üretim Faktörü Olarak Sömürülemez
Mateja Gravner
15.15
Kahve arası
15.15
Konuşma
Prototip Rakı:
A Work in Progress
Cemre Torun
Mehmet Gürs
16.05
Panel
İklim Krizi: Şarap ve Teruar
Levon Bağış, Moderatör
Işık Gülçubuk
Günay Yurdakul
16.35
Konuşma
"1435" Çeşit Anadolu'nun Yerli Asmaları
Udo Hirsch
17.30
Konuşma
Slow Wine Koalisyonu ve Topluluğun Gücü
Maddalena Schiavone
17.45
Konuşma
Türkiye Asma Genetik Kaynaklarının Tespiti ve Korunması Üzerine Çalışma ve Araştırmalar
Tamer Uysal
18.05
Konferans Kapanış
18.30
Tadım
Yerli Üzümlerden Şarap Tadımları
* MİKLA restoranda yapılacaktır.
21.30
Kapanış
Katkıda bulunanlara teşekkürler.
Hafize Gül
Gizem Kürekol
İpek Auf
Image Gallery
cc